• Eğitim sadece okula gitmek ve bir derece kazanmakla ilgili değildir. Bilginizi genişletmek ve yaşam hakkındaki gerçeği almakla ilgilidir. – Shakuntala Devi

Şuarâ Suresi Anlamı Meali Tefsiri

Kemal Ayhan

Administrator
Yönetici
Şuarâ Suresi

Hakkında​

Mekke döneminde inmiştir. 227 âyettir. Sûre, adını 224. âyette geçen “eş-Şu’arâ” kelimesinden almıştır. “Şu’arâ” şairler demektir. Sûre de başlıca Mûsâ, İbrahim, Nûh, Hûd,Salih ve Şu’ayb peygamberlerin kıssaları dile getirilmekte; müşriklerin, Kur’an’ın vahiy dışı bir kaynağa dayalı olduğu iddialarına karşılık, onun bir vahiy eseri olduğu vurgulanmakta, söz konusu kaynakların Kur’an üzerinde hiçbir etkisinin bulunamayacağı ifade edilmektedir.

Nuzül​


Mushaftaki sıralamada yirmi altıncı, iniş sırasına göre kırk yedinci sûredir. Vâkıa sûresinden sonra, Neml sûresinden önce Mekke’de inmiştir. 197. âyeti ile son dört âyetinin (224-227) Medine döneminde indiğine dair rivayetler de vardır (Süyûtî, el-İtkān, I, 12; İbn Âşûr, XIX, 89-90).

Konusu​


Ağırlıklı olarak Allah’ın birliği, peygamberlik, vahiy ve âhiret inancı gibi konular ele alınmaktadır. Ayrıca Kur’an-ı Kerîm’den, onun kaynağından, şanının yüceliğinden ve müşriklerin Kur’an karşısındaki tutumundan bahsedilmekte, örnek ve ibret alınması için bazı peygamberlerin kıssaları ve tebliğlerinden kesitler verilmektedir. Bu kıssalarda tarih sürecinde insan karakterinin değişmediğine, bu sebeple insanda gerçeği inkâr etme eğiliminin her dönemde görülebileceğine, insanoğlunun zenginlik, iktidar, nüfuz ve şöhret düşkünlüğüne, kitlesel kültür ve ideolojilere körü körüne bağlılığına dikkat çekilmektedir. Kur’an’ın bir şair tarafından meydana getirildiği iddiaları çürütülmekte; gerçeği kabul etmeyen dönemin şairleri yerilmekte, ancak mümin ve makbul şairlerin de bulunduğu ifade edilmektedir.

Fazileti​

 
Şuarâ Suresi - 50 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • قَالُوا لَا ضَيْرَؗ اِنَّٓا اِلٰى رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَۚ
    ﴿٥٠﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾50﴿
“Zararı yok” dediler, “Nasıl olsa biz rabbimize dönüyoruz.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


“Zararı yok” dediler, “Nasıl olsa biz rabbimize dönüyoruz.
Kaynak :
 
Şuarâ Suresi - 51 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • اِنَّا نَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَٓا اَنْ كُنَّٓا اَوَّلَ الْمُؤْمِنٖينَؕࣖ
    ﴿٥١﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾51﴿
İlk iman edenler olduğumuz için rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz.”

Tefsir (Kur'an Yolu)​


İlk iman edenler olduğumuz için rabbimizin hatalarımızı bağışlayacağını umuyoruz.”
Kaynak :
 
Şuarâ Suresi - 52-60 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَاَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰٓى اَنْ اَسْرِ بِعِبَادٖٓي اِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَ
    ﴿٥٢﴾
  • فَاَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَٓائِنِ حَاشِرٖينَۚ
    ﴿٥٣﴾
  • اِنَّ هٰٓؤُ۬لَٓاءِ لَشِرْذِمَةٌ قَلٖيلُونَۙ
    ﴿٥٤﴾
  • وَاِنَّهُمْ لَنَا لَـغَٓائِظُونَۙ
    ﴿٥٥﴾
  • وَاِنَّا لَجَمٖيعٌ حَاذِرُونَؕ
    ﴿٥٦﴾
  • فَاَخْرَجْنَاهُمْ مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍۙ
    ﴿٥٧﴾
  • وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرٖيمٍۙ
    ﴿٥٨﴾
  • كَذٰلِكَؕ وَاَوْرَثْنَاهَا بَنٖٓي اِسْرَٓائٖلَۚ
    ﴿٥٩﴾
  • فَاَتْبَعُوهُمْ مُشْرِقٖينَ
    ﴿٦٠﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾52﴿
Mûsâ’ya, “Kullarımı geceleyin yola çıkar, çünkü takip edileceksiniz” diye vahyettik.

﴾53﴿
Firavun da asker toplamak üzere şehirlere adamlar gönderdi.

﴾54﴿
(Adamlarına) “Bunlar, sayıları az, önemsiz bir topluluk;

﴾55﴿
Fakat bize karşı nefretle doludurlar.

﴾56﴿
Biz de kuşkusuz tedbirli, tek vücut bir topluluğuz” (dedi).

﴾57-58﴿
Daha sonra onları (Firavun ve topluluğunu) bahçelerden, pınarlardan, hazinelerden ve değerli bir konumdan mahrum ettik.

﴾59﴿
İşte böyle. Bu nimetleri onların yerine İsrâiloğulları’na verdik.

﴾60﴿
(Olaya gelince) Arkadan Firavun ve adamları gün doğarken onlara yetiştiler.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Firavun ve kavmi, Hz. Mûsâ’ya iman edenlere uyguladıkları haksızlıklar sebebiyle birçok felâket ve musibete uğratıldılar; Mısır’da yıllarca kuraklık ve kıtlık oldu, büyük sıkıntılar çektiler. Hz. Mûsâ’ya başvurarak sıkıntılar kaldırıldığı takdirde İsrâiloğulları’na Mısır’dan çıkış izni vereceklerini söylediler. Mûsâ’nın duası üzerine Allah sıkıntıları giderdikçe sözlerinden döndüler (bk. A‘râf 7/130-135). Allah Teâlâ Hz. Mûsâ’ya İsrâiloğulları’nı Mısır’dan geceleyin gizlice çıkarmasını vahyetti. Mûsâ geceleyin kavmi ile birlikte yola çıktı. Durumu haber alan Firavun ve adamları İsrâiloğulları’nı takip edip imha etmeye karar verdiler. Firavun, İsrâiloğulları’nı rahatlıkla ezebileceğini ifade ediyordu. Çünkü onların düzenli orduları ve yetişmiş askerleri yoktu. Şehir ve kasabalara görevliler göndererek asker toplayıp harekete geçti. Filistin’e gitmek üzere yola çıkmış olan İsrâiloğulları Kızıldeniz’e gelmişlerdi. Güçlü ordusuyla onları takip etmekte olan Firavun bir gün sabahleyin güneş doğarken onlara yetişti.
Muhammed Esed 57 ve 58. âyetleri Firavun’un sözlerinin devamı gibi düşünerek onun İsrâiloğulları’nı Mısır’dan çıkardıklarını anlatan bir ifadesi olarak yorumlamışsa da, klasik müfessirler bu âyetleri bizim de tercih ettiğimiz anlamda, yani Allah’ın Firavun ve kavmi hakkındaki kelâmı olarak değerlendirmişlerdir (bk. Taberî, XIX, 78; Râzî, XXIV, 137).
“Firavun ve adamları gün doğarken onlara yetiştiler” diye tercüme ettiğimiz 60. âyete, “Firavun ve adamları onları doğu yönünde takip ettiler” şeklinde de mâna verilmiştir (bk. Şevkânî, IV, 98). Bu durum İsrâiloğulları’nın Mısır’ın doğusunda yer alan Kızıldeniz’e doğru gittiklerini, Firavun’un da bu istikamete yönelerek onları takip ettiğini ifade eder.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 153-154
 
Şuarâ Suresi - 61-68 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • فَلَمَّا تَـرَٓاءَ الْجَمْعَانِ قَالَ اَصْحَابُ مُوسٰٓى اِنَّا لَمُدْرَكُونَۚ
    ﴿٦١﴾
  • قَالَ كَلَّاۚ اِنَّ مَعِيَ رَبّٖي سَيَهْدٖينِ
    ﴿٦٢﴾
  • فَاَوْحَيْنَٓا اِلٰى مُوسٰٓى اَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْبَحْرَؕ فَانْفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَالطَّوْدِ الْعَظٖيمِۚ
    ﴿٦٣﴾
  • وَاَزْلَفْنَا ثَمَّ الْاٰخَرٖينَۚ
    ﴿٦٤﴾
  • وَاَنْجَيْنَا مُوسٰى وَمَنْ مَعَهُٓ اَجْمَعٖينَۚ
    ﴿٦٥﴾
  • ثُمَّ اَغْرَقْنَا الْاٰخَرٖينَؕ
    ﴿٦٦﴾
  • اِنَّ فٖي ذٰلِكَ لَاٰيَةًؕ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنٖينَ
    ﴿٦٧﴾
  • وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزٖيزُ الرَّحٖيمُࣖ
    ﴿٦٨﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾61﴿
İki topluluk birbirini görünce, Mûsâ’nın adamları, “İşte yakalandık!” dediler.

﴾62﴿
Mûsâ, “Hayır! Eminim ki rabbim benimledir, bana bir çıkış yolu gösterecektir” dedi.

﴾63﴿
Bunun üzerine Mûsâ’ya, “Asân ile denize vur!” diye vahyettik. Deniz derhal yarıldı, her parça koca bir dağ gibi oldu.

﴾64﴿
Ötekilerini de oraya getirdik.

﴾65-66﴿
Mûsâ ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardıktan sonra ötekilerini suda boğduk.

﴾67﴿
Şüphesiz bunda inandırıcı işaretler vardır; ama çokları imana gelmiş değildir.

﴾68﴿
Şüphesiz rabbin, işte O, mutlak güçlüdür, engin merhamet sahibidir.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


İsrâiloğulları, mûcize eseri olarak denizden açılan yollardan geçip Sînâ yarımadasına çıktılar. Bunları izlemekte olan Firavun da açılmış olan bu yollara ordularıyla birlikte girdi. Ancak yüce Allah, Mûsâ ve beraberindeki müminleri kurtardı, Firavun ve beraberindekileri ise denizde boğdu (Hz. Mûsâ ve Firavun hakkında bk. Bakara 2/49-59; A‘râf 7/103-141; Tâhâ 20/9-80; Kasas 28/3-46).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 154
 
Şuarâ Suresi - 69 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَاَ اِبْرٰهٖيمَۘ
    ﴿٦٩﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾69﴿
Onlara İbrâhim’in öyküsünü de anlat.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Hz. İbrâhim’in kıssasının bir bölümü anlatılarak onun müşriklerden olmadığına, bilâkis getirdiği dinin Hz. Muhammed’in getirdiği dinle özü itibariyle aynı olduğuna, onu sevdiklerini ve peşinden gittiklerini iddia edenlerin Hz. Muhammed’i de sevmeleri, ona tâbi olmaları gerektiğine işaret edilmektedir. Ayrıca kıssada Allah’ın birliği esasına dayanan tevhid dinini yaymak uğrunda öz vatanından hicret etmiş olan Hz. İbrâhim’in Filistin, Mısır ve Hicaz’da yaşadığı gurbet hayatı ve şirke karşı verdiği mücadele anlatılarak başta Hz. Peygamber olmak üzere müminlere ümit aşılanmakta ve teselli verilmektedir.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 157
 
Şuarâ Suresi - 70-82 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • اِذْ قَالَ لِاَبٖيهِ وَقَوْمِهٖ مَا تَعْبُدُونَ
    ﴿٧٠﴾
  • قَالُوا نَعْبُدُ اَصْنَاماً فَنَظَلُّ لَهَا عَاكِفٖينَ
    ﴿٧١﴾
  • قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ اِذْ تَدْعُونَۙ
    ﴿٧٢﴾
  • اَوْ يَنْفَعُونَكُمْ اَوْ يَضُرُّونَ
    ﴿٧٣﴾
  • قَالُوا بَلْ وَجَدْنَٓا اٰبَٓاءَنَا كَذٰلِكَ يَفْعَلُونَ
    ﴿٧٤﴾
  • قَالَ اَفَرَاَيْتُمْ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَۙ
    ﴿٧٥﴾
  • اَنْتُمْ وَاٰبَٓاؤُ۬كُمُ الْاَقْدَمُونَ
    ﴿٧٦﴾
  • فَاِنَّهُمْ عَدُوٌّ لٖٓي اِلَّا رَبَّ الْعَالَمٖينَۙ
    ﴿٧٧﴾
  • اَلَّذٖي خَلَقَنٖي فَهُوَ يَهْدٖينِۙ
    ﴿٧٨﴾
  • وَالَّذٖي هُوَ يُطْعِمُنٖي وَيَسْقٖينِۙ
    ﴿٧٩﴾
  • وَاِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفٖينِࣕ
    ﴿٨٠﴾
  • وَالَّذٖي يُمٖيتُنٖي ثُمَّ يُحْيٖينِۙ
    ﴿٨١﴾
  • وَالَّـذٖٓي اَطْمَعُ اَنْ يَغْفِرَ لٖي خَطٖٓيـَٔتٖي يَوْمَ الدّٖينِؕ
    ﴿٨٢﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾70﴿
Hani o, babasına ve kavmine, “Neye tapıyorsunuz?” diye sormuştu.

﴾71﴿
“Putlara tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz” diye cevap verdiler.

﴾72﴿
İbrâhim, “Peki ama, dedi, dua ettiğinizde onlar sizi işitiyorlar mı?

﴾73﴿
Yahut size fayda veya zarar verebiliyorlar mı?”

﴾74﴿
“Hayır ama biz atalarımızı böyle yapar bulduk” dediler.

﴾75-76﴿
İbrâhim dedi ki: “İyi de sizin ve önceki atalarınızın neye taptığınızı hiç düşündünüz mü?

﴾77﴿
İyi bilin ki âlemlerin rabbi dışında taptıklarınız benim düşmanımdır;

﴾78﴿
O, beni yaratan ve bana doğru yolu gösterendir.

﴾79﴿
Beni yediren ve içirendir.

﴾80﴿
Hastalandığım zaman bana şifa verendir.

﴾81﴿
Canımı alacak olan, sonra beni yeniden diriltecek olandır.

﴾82﴿
Hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum yine O’dur.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Bu âyetlerin zâhirinden anlaşıldığı üzere Hz. İbrâhim’in kavmi ay, güneş ve yıldızlara veya bunların yerdeki sembolü olan putlara tapıyorlardı. Bu toplumun gökyüzündeki en büyük tanrıları güneş, yeryüzündeki en büyük tanrıları ise onun temsilcisi olan Baal adındaki put idi. Onlara göre insanların hayatını putlar yönetiyordu, yaratma ve yok etme işini de zaman yapıyordu (İbn Âşûr, XIX, 141). İşte Hz. İbrâhim, kavminin Allah’ı bırakıp da tapmış oldukları bütün tanrıların uydurma, onlara tapanların da yanlış yolda olduklarına işaret etmiş, bundan sonra da gerçek ve tapılmaya lâyık olan tanrının yaratan, hidayete erdiren, yediren, içiren, şifa veren, öldüren, hayat veren ve kıyamet gününde günahları bağışlayan Allah Teâlâ olduğuna dikkat çekmiştir.

Kaynak :
 
Şuarâ Suresi - 83-89 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • رَبِّ هَبْ لٖي حُكْماً وَاَلْحِقْنٖي بِالصَّالِحٖينَۙ
    ﴿٨٣﴾
  • وَاجْعَلْ لٖي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْاٰخِرٖينَۙ
    ﴿٨٤﴾
  • وَاجْعَلْنٖي مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعٖيمِۙ
    ﴿٨٥﴾
  • وَاغْفِرْ لِاَبٖٓي اِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّٓالّٖينَۙ
    ﴿٨٦﴾
  • وَلَا تُخْزِنٖي يَوْمَ يُبْعَثُونَۙ
    ﴿٨٧﴾
  • يَوْمَ لَا يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَۙ
    ﴿٨٨﴾
  • اِلَّا مَنْ اَتَى اللّٰهَ بِقَلْبٍ سَلٖيمٍؕ
    ﴿٨٩﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾83﴿
Rabbim! Bana hikmet ver ve beni iyiler arasına kat.

﴾84﴿
Arkadan gelecekler içinde iyilikle anılmayı bana nasip eyle!

﴾85﴿
Beni, naîm cennetine girenlerden eyle!

﴾86﴿
Babamı da bağışla; kuşkusuz o doğru yoldan sapanlardan oldu.

﴾87-89﴿
İnsanların diriltileceği gün ve Allah’a temiz bir kalple gelenler dışında malın da çocukların da fayda vermeyeceği gün beni mahcup etme!”

Tefsir (Kur'an Yolu)​


84. âyette “Bana, sonra gelecekler içinde iyilikle anılmayı nasip eyle!” diye çevirdiğimiz cümledeki “lisân-i sıdk” (doğruluk dili) tamlaması iki türlü yorumlanmıştır:
a) Bu tamlamadaki lisân terimi dille aktarılabilecek, dille ulaştırılabilecek şeyleri veya bunları aktaranları ifade için mecaz olarak kullanılmıştır. Buna göre Hz. İbrâhim söylediklerinin doğru, gerçek ve yüce mânalar taşıyan sözler olmasını veya kendi soyundan, getirmiş olduğu hak dini sonraki nesillere aktaracak kimselerin gelmesini Allah Teâlâ’dan niyaz etmiştir. Nitekim yüce Allah duasını kabul ederek başta Hz. Muhammed olmak üzere onun soyundan birçok peygamber göndermiş ve Hz. Peygamber’e onun dinine uymasını emretmiştir (bk. Nahl 16/123; krş. Âl-i İmrân 3/95; Nisâ 4/125).
b) Bu tamlama Hz. İbrâhim’in, sonraki nesiller içerisinde iyilikle anılmak istediğini ifade etmektedir. Bundan dolayıdır ki müslümanlar onu önder kabul eder, kendisini ve soyundan gelenleri hayırla anarlar. Yahudi ve hıristiyanlar gibi Ehl-i kitap da aynı şekilde ona ve soyundan gelenlere saygı gösterirler (Zemahşerî, II, 512; krş. Meryem 19/50).
Müfessirler, 89. âyette “temiz bir kalp” diye çevirdiğimiz “kalb-i selîm” tamlamasını şu mânalarda yorumlamışlardır: Şirk ve şüpheden arınmış, iman esaslarına samimiyetle inanmış, mânen sağlıklı (İbn Kesîr, VI, 159), kötülüklerden korunmuş (Esed, II, 749), sünnete gönülden bağlı olup bid‘atlardan uzak duran, mal ve evlât sahibi olduğu için şımarmayan bir kalp (Şevkânî, IV, 103). Râzî’ye göre bu konudaki görüşlerin en doğrusu, kalb-i selîmi, “Cehaletten ve kötü huylardan arınmış kalptir” diye tanımlayan görüştür (XXIV, 151).
Hz. İbrâhim bu duayı yaptığı zaman kendisine peygamberlik görevi verilmişti (Râzî, XXIV, 147; İbn Âşûr, XIX, 145). Bu sebeple müfessirler, meâlinde “hikmet” diye çevirdiğimiz hükm kelimesini birçok yerde “peygamberlik” anlamında yorumlarken, burada 83. âyette “derin bilgi, doğru hüküm verme ve kavrama yeteneği” gibi anlamlarda yorumlamışlardır. Müfessirler, İbrâhim’in babasının affı dışındaki bütün dileklerinin kabul olunduğuna dair çeşitli deliller getirmişlerdir (Râzî, XXIV, 147-150). İbrâhim aleyhisselâm, babasının Allah düşmanı bir putperest olduğunu anlayınca ve bu inancında ısrar ettiğini görünce ondan uzaklaşmıştır (bk. Tevbe 9/114; Meryem 19/42-48). Hz. İbrâhim’in “hep iyilikle anılması” konusundaki duasının bir sonucu olarak her ümmet ona ayrı bir sevgi duymuş ve adını övgüyle anar olmuştur. Müslümanlar namazda ve namaz dışında “salli” ve “bârik” dualarını okurken Hz. Peygamber’le birlikte onu da anarlar.

Kaynak :
 
Şuarâ Suresi - 90 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَاُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقٖينَۙ
    ﴿٩٠﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾90﴿
O gün cennet, takvâ sahiplerine yaklaştırılır.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


O gün cennet, takvâ sahiplerine yaklaştırılır.
Kaynak :
 
Şuarâ Suresi - 91 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَبُرِّزَتِ الْجَحٖيمُ لِلْغَاوٖينَۙ
    ﴿٩١﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾91﴿
Cehennem de küfre sapmış olanlara açıkça gösterilir.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Cehennem de küfre sapmış olanlara açıkça gösterilir.
Kaynak :
 
Şuarâ Suresi - 92 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَقٖيلَ لَهُمْ اَيْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَۙ
    ﴿٩٢﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾92-93﴿
Onlara, “Allah’ı bırakıp da taptıklarınız nerede? Size yardım edebiliyorlar veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” denilir.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Onlara, “Allah’ı bırakıp da taptıklarınız nerede? Size yardım edebiliyorlar veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” denilir.
Kaynak :
 
Şuarâ Suresi - 93 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • مِنْ دُونِ اللّٰهِؕ هَلْ يَنْصُرُونَكُمْ اَوْ يَنْتَصِرُونَؕ
    ﴿٩٣﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾93﴿
Onlara, "Allah’ı bırakıp da taptıklarınız nerede? Size yardım edebiliyorlar veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?" denilir.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Onlara, “Allah’ı bırakıp da taptıklarınız nerede? Size yardım edebiliyorlar veya kendilerini kurtarabiliyorlar mı?” denilir.
Kaynak :
 
Şuarâ Suresi - 94 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • فَكُبْكِبُوا فٖيهَا هُمْ وَالْغَاوُ۫نَۙ
    ﴿٩٤﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾94-95﴿
Artık onlar, o sapkınlar ve İblîs’in yandaşları toptan tepetaklak cehenneme atılırlar.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Artık onlar, o sapkınlar ve İblîs’in yandaşları toptan tepetaklak cehenneme atılırlar.
Kaynak :
 
Şuarâ Suresi - 95 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَجُنُودُ اِبْلٖيسَ اَجْمَعُونَؕ
    ﴿٩٥﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾95﴿
Artık onlar, o sapkınlar ve İblîs’in yandaşları toptan tepetaklak cehenneme atılırlar.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Burada geçen “İblîs’in orduları”ndan maksat kendi türünden olanlarla Âdem’in soyundan olup da ona uyan kimselerdir (Taberî, XIX, 88; İblîs hakkında bilgi için bk. Bakara 2/34; Kehf 18/50).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 159
 
Şuarâ Suresi - 96-102 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • قَالُوا وَهُمْ فٖيهَا يَخْتَصِمُونَۙ
    ﴿٩٦﴾
  • تَاللّٰهِ اِنْ كُنَّا لَفٖي ضَلَالٍ مُبٖينٍۙ
    ﴿٩٧﴾
  • اِذْ نُسَوّٖيكُمْ بِرَبِّ الْعَالَمٖينَ
    ﴿٩٨﴾
  • وَمَٓا اَضَلَّـنَٓا اِلَّا الْمُجْرِمُونَ
    ﴿٩٩﴾
  • فَمَا لَنَا مِنْ شَافِعٖينَۙ
    ﴿١٠٠﴾
  • وَلَا صَدٖيقٍ حَمٖيمٍ
    ﴿١٠١﴾
  • فَلَوْ اَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ
    ﴿١٠٢﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾96﴿
Orada onlar birbirleriyle çekişerek şöyle derler:

﴾97-98﴿
“Vallahi, biz sizi âlemlerin rabbi ile eşit tutarken gerçekten apaçık bir sapıklık içindeymişiz.

﴾99﴿
Bizi ancak o günaha batmış olanlar saptırdı.

﴾100-101﴿
Şimdi bizim ne şefaatçilerimiz var ne de samimi bir dostumuz.

﴾102﴿
Ah keşke bizim için bir dönüş daha olsa da müminlerden olsak!”

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Dünyada bâtıl tanrılara tapanlar âhirette o tanrıların kendileri için hiçbir işe yaramadığını görünce dünyada yaptıklarına pişmanlık duyarak kendilerinin yanlış yola saptıklarını itiraf ederler; uydurma tanrıları âlemlerin rabbi olan Allah’a denk tuttukları için hem kendilerini hem de sapmalarına sebep olan önderleri kınarlar, fakat pişmanlık fayda vermez. Zira orada onları kurtaracak dost veya şefaatçi olmadığı gibi dünyaya geri dönüp kurtuluşa erdirecek iman ve amel etme talepleri de kabul edilmez (şefaat ve şefaatçiler hakkında bilgi için bk. Bakara 2/48, 255).
Râzî’ye göre putperestlerin âhirette tanrılarını görmeleri ve onlara hitap etmeleri mümkün değildir. Onların ancak suretlerini görecekler ve dünyada yaptıklarına pişman olarak putlara tapmakla büyük hata ettiklerini itiraf edeceklerdir (XXIV, 152).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 159
 
Şuarâ Suresi - 103 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • اِنَّ فٖي ذٰلِكَ لَاٰيَةًؕ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنٖينَ
    ﴿١٠٣﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾103﴿
İşte bu anlatılanlarda elbet alınacak büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


İşte bu anlatılanlarda elbet alınacak büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
Kaynak :
 
Şuarâ Suresi - 104 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزٖيزُ الرَّحٖيمُࣖ
    ﴿١٠٤﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾104﴿
Şüphesiz rabbin, işte O, mutlak güç ve engin merhamet sahibidir.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Şüphesiz rabbin, işte O, mutlak güç ve engin merhamet sahibidir.
Kaynak :
 
Şuarâ Suresi - 105-122 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍۨ الْمُرْسَلٖينَۚ
    ﴿١٠٥﴾
  • اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ نُوحٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ
    ﴿١٠٦﴾
  • اِنّٖي لَكُمْ رَسُولٌ اَمٖينٌۙ
    ﴿١٠٧﴾
  • فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَطٖيعُونِۚ
    ﴿١٠٨﴾
  • وَمَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍۚ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلٰى رَبِّ الْعَالَمٖينَۚ
    ﴿١٠٩﴾
  • فَاتَّقُوا اللّٰهَ وَاَطٖيعُونِؕ
    ﴿١١٠﴾
  • قَالُٓوا اَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْاَرْذَلُونَؕ
    ﴿١١١﴾
  • قَالَ وَمَا عِلْمٖي بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَۚ
    ﴿١١٢﴾
  • اِنْ حِسَابُهُمْ اِلَّا عَلٰى رَبّٖي لَوْ تَشْعُرُونَۚ
    ﴿١١٣﴾
  • وَمَٓا اَنَا۬ بِطَارِدِ الْمُؤْمِنٖينَۚ
    ﴿١١٤﴾
  • اِنْ اَنَا۬ اِلَّا نَذٖيرٌ مُبٖينٌؕ
    ﴿١١٥﴾
  • قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ۬ يَا نُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمَرْجُومٖينَؕ
    ﴿١١٦﴾
  • قَالَ رَبِّ اِنَّ قَوْمٖي كَذَّبُونِۚ
    ﴿١١٧﴾
  • فَافْتَحْ بَيْنٖي وَبَيْنَهُمْ فَتْحاً وَنَجِّنٖي وَمَنْ مَعِيَ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ
    ﴿١١٨﴾
  • فَاَنْجَيْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِۚ
    ﴿١١٩﴾
  • ثُمَّ اَغْرَقْنَا بَعْدُ الْبَاقٖينَؕ
    ﴿١٢٠﴾
  • اِنَّ فٖي ذٰلِكَ لَاٰيَةًؕ وَمَا كَانَ اَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنٖينَ
    ﴿١٢١﴾
  • وَاِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزٖيزُ الرَّحٖيمُࣖ
    ﴿١٢٢﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾105﴿
Nûh kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladılar.

﴾106﴿
Kardeşleri Nûh onlara şöyle demişti: “İnkârdan sakınmayacak mısınız?

﴾107﴿
Bakınız ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

﴾108﴿
Artık Allah’a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.

﴾109﴿
Bunun için sizden bir karşılık beklemiyorum. Benim ecrimi vermek yalnız âlemlerin rabbine aittir.

﴾110﴿
Artık Allah’a isyandan sakının ve bana itaat edin.”

﴾111﴿
Şöyle cevap verdiler: “Seni toplumun en aşağı kesiminin izlediğini göre göre sana iman eder miyiz!”

﴾112﴿
Nûh dedi ki: “Onların vaktiyle ne yaptıklarını bilmem.

﴾113﴿
Onların hesabı ancak rabbime aittir. Düşünseydiniz bunu anlardınız!

﴾114﴿
Ben iman etmiş kimseleri kovacak değilim.

﴾115﴿
Ben sadece gerçekleri apaçık ortaya koyan bir uyarıcıyım.”

﴾116﴿
“Ey Nûh!” dediler, “Bu işten vazgeçmezsen, kesinlikle sen de taşlanacaksın!”

﴾117﴿
Nûh, “Rabbim!” dedi, “Kavmim beni yalancılıkla suçluyor.

﴾118﴿
Artık benimle onların arasındaki durumu sen hükmünle açıklığa kavuştur, beni ve beraberimdeki müminleri kurtar!”

﴾119﴿
Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri, o her şeyle dopdolu geminin içinde kurtardık.

﴾120﴿
Sonra geri kalanları da sulara gömdük.

﴾121﴿
Doğrusu anlayanlar için bu kıssada büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.

﴾122﴿
Şüphesiz rabbin, işte O, mutlak güçlüdür, engin merhamet sahibidir.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Bu âyet kümesi incelendiğinde Hz. Nûh’un davetinin esaslarıyla Hz. Mûsâ ve Hz. İbrâhim’in davetini anlatan âyetlerdeki ilkelerin öz ve içerik olarak aynı olduğu görülmekte; kezâ bu peygamberin tebliğde bulunduğu toplulukların inançları ve hak din karşısındaki tavırları arasında da büyük bir benzerlik olduğu anlaşılmaktadır. Sonuç itibariyle her üç peygambere dair âyetler grubunda da aynı mesajlar verilmiştir (Hz. Nûh’un kıssası hakkında ayrıntılı bilgi için bk. Hûd 11/25-49).

Kaynak :
 
Şuarâ Suresi - 123 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • كَذَّبَتْ عَادٌۨ الْمُرْسَلٖينَۚ
    ﴿١٢٣﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾123﴿
Âd kavmi de peygamberleri yalancılıkla suçladılar.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Hz. Nûh’tan sonra tarih sahnesine çıkmış olan Âd kavmi Yemen’de Uman ile Hadramut arasındaki bölgede yaşamış eski bir Arap toplumudur. Önceleri doğru yolda yürürlerken zamanla bunlar da Nûh kavmi gibi yoldan sapmış, putperest olmuşlardı. Kendilerine gönderilmiş olan peygamberi dinlemedikleri için helâk olup tarih sahnesinden silinmişlerdir.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 163
 
Şuarâ Suresi - 124 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • اِذْ قَالَ لَهُمْ اَخُوهُمْ هُودٌ اَلَا تَتَّقُونَۚ
    ﴿١٢٤﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾124﴿
Kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmıyor musunuz?

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Kardeşleri Hûd onlara şöyle demişti: “Allah’a karşı gelmekten sakınmıyor musunuz?
Kaynak :
 
Şuarâ Suresi - 125 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • اِنّٖي لَكُمْ رَسُولٌ اَمٖينٌۙ
    ﴿١٢٥﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾125﴿
Ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.
Kaynak :
 
Geri
Üst