• Eğitim sadece okula gitmek ve bir derece kazanmakla ilgili değildir. Bilginizi genişletmek ve yaşam hakkındaki gerçeği almakla ilgilidir. – Shakuntala Devi

Sâd Suresi Anlamı Meali Tefsiri

Kemal Ayhan

Administrator
Yönetici
Sâd Suresi

Hakkında​

Mekke döneminde inmiştir. 88 âyettir. Sûre, adını birinci âyetteki “Sâd” harfinden almıştır. Sûrede başlıca, Allah’ın birliği, müşriklerin inkârları ve sapıklıkları sebebiyle azabı hak etmiş oldukları, Davûd, Süleyman, Eyyüp, İbrahim, İshak, İsmail, el-Yesa’ ve Zülkifl Peygamberlerin kıssaları, Davûd Peygamberin hakemliği ve Hz. Peygamberin temel görevi konu edilmektedir.

Nuzül​


Mushaftaki sıralamada otuz sekizinci, iniş sırasına göre de otuz sekizinci sûredir. Kamer sûresinden sonra, A‘râf sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

Konusu​


Sûrenin temel konusu, Resûl-i Ekrem’in hak peygamber olduğu gerçeğinin ispatıdır. Kur’an üzerine yeminle başlayan sûrede Hz. Muhammed’in peygamberliğini inkâr eden müşriklerin iddiaları reddedilmekte; çok tanrıcı inançlarının kısa eleştirisi yapıldıktan sonra onlara, önceki peygamberlere karşı benzer tavırlar sergileyenlerin âkıbetleri hatırlatılmakta, Hz. Peygamber’e de sabır tavsiye edilmektedir. Hz. Dâvûd, oğlu Süleyman ve Eyyûb’un hayatlarından kesitler verilmekte; Hz. İbrâhim, İshak, Ya‘kub, İsmâil, Elyesa‘, Zülkifl’in isimleri sıralanarak bunların yolundan gidenlerin âhiretteki mutlu hayatları, buna karşılık yoldan çıkanların kötü âkıbetleri hakkında kısa ve uyarıcı açıklamalar yapılmaktadır. Sûrenin son bölümünde insanlığın atası olan Hz. Âdem’in yaratılışı anlatıldıktan sonra İblis’in, kendisine rahmet kapılarının kapanmasına sebep olduğunu düşündüğü için Âdem’in soyuna hınç beslediği ve onları doğru yoldan saptırmaya ahdettiği anlatılmakta, Hz. Muhammed’in hak peygamber olduğu gerçeği bir defa daha vurgulanmaktadır.

Fazileti​

 
Sâd Suresi - 49-54 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • هٰذَا ذِ كْرٌؕ وَاِنَّ لِلْمُتَّقٖينَ لَحُسْنَ مَاٰبٍۙ
    ﴿٤٩﴾
  • جَنَّاتِ عَدْنٍ مُفَتَّحَةً لَهُمُ الْاَبْوَابُۚ
    ﴿٥٠﴾
  • مُتَّكِـٖٔينَ فٖيهَا يَدْعُونَ فٖيهَا بِفَاكِهَةٍ كَثٖيرَةٍ وَشَرَابٍ
    ﴿٥١﴾
  • وَعِنْدَهُمْ قَاصِرَاتُ الطَّرْفِ اَتْرَابٌ
    ﴿٥٢﴾
  • هٰذَا مَا تُوعَدُونَ لِيَوْمِ الْحِسَابِ
    ﴿٥٣﴾
  • اِنَّ هٰذَا لَرِزْقُنَا مَا لَهُ مِنْ نَفَادٍۚ
    ﴿٥٤﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾49-50﴿
Bu bir hatırlatmadır. Kuşkusuz Allah’a itaatsizlikten sakınanlara çok güzel bir gelecek, kapıları kendilerine ardına kadar açılacak adn cennetleri vardır.

﴾51﴿
Orada yerlerine kurularak çeşit çeşit meyve ve içecek isteyebilecekler.

﴾52﴿
Yanlarında eşlerinden başkasına bakmayan yaşıt dilberler olacak.

﴾53﴿
İşte bunlar, hesap günü için size vaad edilenlerdir.

﴾54﴿
Kuşkusuz bu, bitmek tükenmek bilmeyen nimetimizdir.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Yukarıda isimleri anılan yüce şahsiyetlerin Allah katındaki mertebeleri ve bu mertebeye ulaşmalarında âhiret şuuru ve sorumluluğu taşımalarının rolüne dair bir hatırlatma yapıldıktan sonra burada da aynı sorumluluğu taşıyıp takva bilinciyle yaşayanlara, Allah’a saygısızlık ve itaatsizlikten sakınanlara âhirette kendilerini bekleyen mutlu hayattan söz edilmektedir. Gerek burada gerekse Kur’an’ın daha başka yerlerinde âhiret mutluluğunun maddî ve somut unsurlarla tasvir edilmesine, dünyevî zevkleri çağrıştıran ifadeler kullanılmasına bakarak bundan oradaki nimetlerinin mutlaka dünyadakilerin aynısı olacağı gibi bir sonuç çıkarmamak gerekir. Amaç insanın uhrevî mutluluğu tahayyül etmesini sağlamaktır. Orada dünyadakilere benzer veya onlardan farklı maddî nimetler olsa bile her şeyin onlardan ibaret olmadığı, asıl ve yüce mutluluk unsurlarının mânevî nimet ve lutuflarda olduğu çeşitli âyet ve hadislerden anlaşılmaktadır (meselâ bk. Tevbe 9/72; Yûnus 10/10, 25; Hicr 17/45-48; Buhârî, “Tevhîd”, 35; adn cennetleri hakkında bk. R‘ad 13/23).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 587-588
 
Sâd Suresi - 55-58 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • هٰذَاؕ وَاِنَّ لِلطَّاغٖينَ لَشَرَّ مَاٰبٍۙ
    ﴿٥٥﴾
  • جَهَنَّمَۚ يَصْلَوْنَهَاۚ فَبِئْسَ الْمِهَادُ
    ﴿٥٦﴾
  • هٰذَاۙ فَلْيَذُوقُوهُ حَمٖيمٌ وَغَسَّاقٌۙ
    ﴿٥٧﴾
  • وَاٰخَرُ مِنْ شَكْلِهٖٓ اَزْوَاجٌؕ
    ﴿٥٨﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾55-56﴿
Bu böyledir. Öte yandan azgınlara da çok kötü bir gelecek, cehennem vardır; orayı boylayacaklar. Ne kötü bir yer orası!

﴾57﴿
Bu böyledir, çünkü, bir kaynar, bir de dondurucu su! Tatsınlar onu!

﴾58﴿
Bunun benzeri daha başka nice azap türleri!

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Bu âyetlerde deazgınlar”ın, âhiretteki kötü hallerine dair tasvirler yapılmaktadır. Yukarıda cenneti hak edenlerin tamamını kapsamak üzere “müttakiler” kelimesi burada ise cehenneme müstahak olanların tamamı içinazgınlar” (tâğîn) kelimesi geçmektedir. Böylece anılan iki kavram bu bağlamda birbirinin zıt anlamlısı olarak kullanılmış olup bu tür kullanımlar Kur’an terimlerinin anlamlandırılması ve genel olarak Kur’an’ın yorumlanması bakımından oldukça önemlidir.
Yukarıda cennetle ilgili maddî tasvirler için söylediklerimiz bu âyetlerde cehennemin maddî unsurlarla tasviri konusunda da geçerlidir; bu maddî tasvirin asıl amacı da muhataba uhrevî cezaların dehşetini tahayyül ettirmektir. Âhirette inkârcı ve günahkârlara maddî ve bedensel cezaların yanında mânevî ve ruhî cezaların da uygulanacağına dair âyet ve hadisler vardır.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 588
 
Sâd Suresi - 59-61 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • هٰذَا فَوْجٌ مُقْتَحِمٌ مَعَكُمْۚ لَا مَرْحَباً بِهِمْؕ اِنَّهُمْ صَالُوا النَّارِ
    ﴿٥٩﴾
  • قَالُوا بَلْ اَنْتُمْࣞ لَا مَرْحَباً بِكُمْؕ اَنْتُمْ قَدَّمْتُمُوهُ لَنَاۚ فَبِئْسَ الْقَرَارُ
    ﴿٦٠﴾
  • قَالُوا رَبَّـنَا مَنْ قَدَّمَ لَنَا هٰذَا فَزِدْهُ عَذَاباً ضِعْفاً فِي النَّارِ
    ﴿٦١﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾59﴿
(İnkârcı önderlere), “İşte şunlar da sizinle beraber cehenneme girecek olanlardır” (denince), “Rahat yüzü görmesin onlar! Onlar ateşe gireceklerdir” (derler).

﴾60﴿
Diğerleri, “Hayır, asıl rahat yüzü görmemesi gereken sizlersiniz; bizi bu duruma siz sürüklediniz. Ne kötü bir yer burası!” derler.

﴾61﴿
“Ey rabbimiz!” diyecekler, “Bizi bu duruma sürükleyenlerin ateşte çekecekleri azabı bir kat daha arttır!”

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Dünya hayatının inkârcı ve saptırıcı önderleriyle onların peşinden giden kitleler arasında âhiretteki yargılama sırasında böyle çekişmeler ve suçlamaların olacağı Kur’an’da başka vesilelerle de anlatılmaktadır. Maksat her iki tarafı da şimdiden uyararak sonuç vermeyecek olan âhiretteki bu çekişmelerden onları korumaktır (ayrıca bk. Ahzâb 33/66-68; Sâffât 37/27-34).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 588
 
Sâd Suresi - 62-64 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَقَالُوا مَا لَنَا لَا نَرٰى رِجَالاً كُنَّا نَعُدُّهُمْ مِنَ الْاَشْرَارِؕ
    ﴿٦٢﴾
  • اَتَّخَذْنَاهُمْ سِخْرِياًّ اَمْ زَاغَتْ عَنْهُمُ الْاَبْصَارُ
    ﴿٦٣﴾
  • اِنَّ ذٰلِكَ لَحَقٌّ تَخَاصُمُ اَهْلِ النَّارِࣖ
    ﴿٦٤﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾62﴿
Ve soracaklar: “Nasıl oluyor da vaktiyle kendilerini kötülerden saydığımız adamları şimdi burada göremiyoruz!

﴾63﴿
Onları (haksız olarak) mı alaya almışız, yoksa (buradalar da) gözden mi kaçırdık?”

﴾64﴿
İşte bu, yani cehennem ehlinin birbiriyle çekişmesi olayı bir hakikattir.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


İnkârcıların “vaktiyle kötülerden saydıkları adamlar”, onların bâtıl inançlarını ve erdemsiz yaşayışlarını reddeden, bu sebeple de onlar tarafından değersiz sayılıp alay ve hakarete mâruz kalan müminlerdir. Burada, inkârcıların âhiretteki kötü âkıbetleriyle yüz yüze gelince asıl değersizlerin, hor görülmeyi hak edenlerin kendileri olduğunu anlayacaklarına işaret edilmektedir.



Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 588
 
Sâd Suresi - 65-66 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • قُلْ اِنَّـمَٓا اَنَا۬ مُنْذِرٌࣗ وَمَا مِنْ اِلٰهٍ اِلَّا اللّٰهُ الْوَاحِدُ الْقَهَّارُۚ
    ﴿٦٥﴾
  • رَبُّ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الْعَزٖيزُ الْغَفَّارُ
    ﴿٦٦﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾65﴿
De ki: “Ben sadece bir uyarıcıyım. Karşı konulmaz güç sahibi tek Allah’tan başka tanrı yoktur.

﴾66﴿
O, göklerin, yerin ve ikisi arasındaki her şeyin rabbidir, daima galiptir, çok bağışlayıcıdır.”

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Sûrenin genel gayesi, Kur’an’ın muhataplarını İslâm ve Hz. Peygamber karşısında tuttukları yolun yanlışlığı konusunda uyarmaktır; geçmiş peygamberlere dair anlatılanlar da bu amaca yöneliktir. Bu âyetlerde ise aynı amacın Hz. Peygamber’in dilinden birkaç cümleyle özetlenerek ortaya konması istenmektedir. Buna göre, putperestlerin iddialarının aksine (bk. 4. âyet) Hz. Muhammed ne bir sihirbaz ne de yalancıdır; o yalnızca bir uyarıcıdır. Bütünüyle evrenin mutlak yönetici gücü, yalnız Allah’tır. O cebbârdır (Allah’ın birliğini tanımayıp kendisine baş kaldırmaya kalkışanları kahru perişan etmeye kesinlikle muktedirdir), güçlüdür; buna karşılık inançlarını ve yollarını düzeltenlere karşı da çok bağışlayıcıdır.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 589
 
Sâd Suresi - 67-68 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • قُلْ هُوَ نَبَؤٌ۬ا عَظٖيمٌۙ
    ﴿٦٧﴾
  • اَنْتُمْ عَنْهُ مُعْرِضُونَ
    ﴿٦٨﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾67﴿
De ki: “Bu (vahiy ile gelen) çok önemli bir bilgidir.

﴾68﴿
Siz ise ona sırt çeviriyorsunuz.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


“Önemli bilgi”nin ne olduğu konusunda başlıca üç farklı yorum ileri sürülmüştür: a) Allah’ın birliğine ve Hz. Muhammed’in Allah tarafından görevlendirilmiş bir uyarıcı, bir elçisi olduğuna dair bilgiler; b) Bir önceki bölümde (49-64. âyetler) özetlenen âhiretle ilgili haberler, bilgiler; c) İnsanlara uyarıcı ve aydınlatıcı haberler, bilgiler aktaran Kur’an (Râzî, XXVI, 225). Bunların hepsinin kastedilmiş olması da mümkündür. Âyette bu bilgilerin “önemli bilgi” olarak nitelenmesi, muhatabı, anılan konularla ilgili bilgileri ciddiye almaya, bunların önemini kavramaya teşvik gayesi taşımaktadır. Zira bu bilgilerin kabul veya reddedilmesi, insanoğlunun yalnız dünyasının değil, âhiret hayatının da yönünü ve mahiyetini belirleyecektir. Bu bakımdan “Siz ise ona sırt çeviriyorsunuz” ifadesi, müşriklerin ve “önemli bilgi” karşısında onlar gibi ciddiyetsiz, düşüncesiz ve sorumsuz tavırlar sergileyenlerin tutumlarının ne kadar yanlış ve tehlikeli olduğuna dikkat çeken bir eleştiridir.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 590
 
Sâd Suresi - 69-70 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • مَا كَانَ لِيَ مِنْ عِلْمٍ بِالْمَلَأِ الْاَعْلٰٓى اِذْ يَخْتَصِمُونَ
    ﴿٦٩﴾
  • اِنْ يُوحٰٓى اِلَيَّ اِلَّٓا اَنَّمَٓا اَنَا۬ نَذٖيرٌ مُبٖينٌ
    ﴿٧٠﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾69﴿
Yüce topluluk, kendi aralarında tartışırlarken onlarla bulunup bilgi edinmiş değilim.

﴾70﴿
Bana, yalnızca apaçık bir uyarıcılık görevi yüklendiğim için vahiy gelmektedir.”

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Tefsirlerde genellikle “yüce topluluk” tabiriyle melekler âleminin kastedildiği, meleklerin tartıştıkları konunun da Bakara sûresinde (2/30-33) anlatılan Hz. Âdem’in ve insan türünün yaratılması hadisesi olduğu ifade edilir. Bu bilgilere göre Hz. Muhammed’in peygamberliğini reddeden putperestlere karşı şöyle bir delil ortaya konmaktadır: O yüce topluluk yani melekler insanın yaratılması konusunda aykırı kanaatler ileri sürmüşler, böylece bir tartışmaya girişmişler; Hz. Muhammed de bu olayı anlatmıştır. Melekler tartışırlarken o yanlarında olmadığına göre kendisine bu bilgi ancak vahiy yoluyla gelmiş olabilir; şu halde o hak peygamberdir.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 590
 
Sâd Suresi - 71-85 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • اِذْ قَالَ رَبُّكَ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اِنّٖي خَالِقٌ بَشَراً مِنْ طٖينٍ
    ﴿٧١﴾
  • فَاِذَا سَوَّيْتُهُ وَنَفَخْتُ فٖيهِ مِنْ رُوحٖي فَقَعُوا لَهُ سَاجِدٖينَ
    ﴿٧٢﴾
  • فَسَجَدَ الْمَلٰٓئِكَةُ كُلُّهُمْ اَجْمَعُونَۙ
    ﴿٧٣﴾
  • اِلَّٓا اِبْلٖيسَؕ اِسْتَكْـبَرَ وَكَانَ مِنَ الْكَافِرٖينَ
    ﴿٧٤﴾
  • قَالَ يَٓا اِبْلٖيسُ مَا مَنَعَكَ اَنْ تَسْجُدَ لِمَا خَلَقْتُ بِيَدَيَّؕ اَسْتَكْـبَرْتَ اَمْ كُنْتَ مِنَ الْعَالٖينَ
    ﴿٧٥﴾
  • قَالَ اَنَا۬ خَيْرٌ مِنْهُؕ خَلَقْتَنٖي مِنْ نَارٍ وَخَلَقْتَهُ مِنْ طٖينٍ
    ﴿٧٦﴾
  • قَالَ فَاخْرُجْ مِنْهَا فَاِنَّكَ رَجٖيمٌۚ
    ﴿٧٧﴾
  • وَاِنَّ عَلَيْكَ لَعْنَتٖٓي اِلٰى يَوْمِ الدّٖينِ
    ﴿٧٨﴾
  • قَالَ رَبِّ فَاَنْظِرْنٖٓي اِلٰى يَوْمِ يُبْعَثُونَ
    ﴿٧٩﴾
  • قَالَ فَاِنَّكَ مِنَ الْمُنْظَرٖينَۙ
    ﴿٨٠﴾
  • اِلٰى يَوْمِ الْوَقْتِ الْمَعْلُومِ
    ﴿٨١﴾
  • قَالَ فَبِعِزَّتِكَ لَاُغْوِيَنَّهُمْ اَجْمَعٖينَۙ
    ﴿٨٢﴾
  • اِلَّا عِبَادَكَ مِنْهُمُ الْمُخْلَصٖينَ
    ﴿٨٣﴾
  • قَالَ فَالْحَقُّؗ وَالْحَقَّ اَقُولُۚ
    ﴿٨٤﴾
  • لَاَمْلَـَٔنَّ جَهَنَّمَ مِنْكَ وَمِمَّنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ اَجْمَعٖينَ
    ﴿٨٥﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾71﴿
Hani rabbin meleklere demişti ki: “Ben çamurdan bir insan yaratacağım.

﴾72﴿
Ona tam şeklini verip ruhumdan da üflediğim vakit hemen onun için secdeye kapanın.”

﴾73﴿
Bunun üzerine meleklerin hepsi secde ettiler.

﴾74﴿
Yalnız İblîs hariç; o, kibir duygusuna kapılıp kâfirlerden oldu.

﴾75﴿
Allah, “Ey İblîs” dedi, “Kendi ellerimle yarattığım şu varlığın önünde secde etmekten seni alıkoyan nedir? Büyüklük mü taslıyorsun yoksa ululardan mısın?”

﴾76﴿
İblîs, “Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın” diye cevap verdi.

﴾77﴿
Allah, “O halde çık oradan!” dedi; “Sen artık kovuldun!

﴾78﴿
Kıyamet gününe kadar rahmetimden uzak kalacaksın!”

﴾79﴿
“Rabbim! Öyleyse insanların yeniden diriltileceği güne kadar bana mühlet ver” dedi.

﴾80-81﴿
Allah, “Mâlum vakte kadar mühlet verilmiş olanlar arasındasın” buyurdu.

﴾82-83﴿
İblîs, “Senin kudretine andolsun ki rabbim, içlerinden samimi kulların hariç, insanların topunu kesinlikle yoldan çıkaracağım” dedi.

﴾84﴿
Allah buyurdu: “O zaman gerçek -ki ben hep gerçeği söylerim- şudur:

﴾85﴿
Kesinlikle ben cehennemi, sen ve bütün sana uyanlarla dolduracağım!”

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Burada belirtilmemekle birlikte, başka âyetlerde meleklerin secde etmeleri emredilen bu ilk insanın Hz. Âdem olduğu bildirilmiştir. Bundan önceki âyetlerde melekler topluluğunun tartışmasına atıf yapılmasına ve ilk insan konusuyla münasebet kurulmasına bakılırsa burada Hz. Âdem’in yaratılışına ve İblis’in onun karşısındaki olumsuz tutumuna, bu yüzden Allah’a âsi olup rahmetten kovulmasına dair bilgilere yer verilmekle, bilhassa Hz. Muhammed’in bu bilgileri ancak vahiy yoluyla almış olabileceği ortaya konmuş; böylece ona vahiy geldiğine, dolayısıyla peygamberlik görevi verildiğine inanmayan müşrikler ikna edilmek istenmiştir. Ayrıca bu âyetler insanın, yaratıcısının kim olduğunu, kendi aslının ne olduğunu, nereden geldiğini anlayıp kavraması; şeytanî kışkırtmalara karşı dikkatli olması gerektiğini; Allah’a inanıp dayanan, ihlâsla Allah yoluna koyulanlar üzerinde şeytanî kışkırtmaların asla etkili olamayacağını, zira Allah’ın, yardımıyla onların yanında olduğunu bildirmektedir (âyetlerin ayrıntılı tefsiri için bk. Bakara 2/34; A‘râf 7/11-18; Hicr 15/28-40).

Kaynak :
 
Sâd Suresi - 86-88 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • قُلْ مَٓا اَسْـَٔلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ اَجْرٍ وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُتَكَلِّفٖينَ
    ﴿٨٦﴾
  • اِنْ هُوَ اِلَّا ذِكْرٌ لِلْعَالَمٖينَ
    ﴿٨٧﴾
  • وَلَتَعْلَمُنَّ نَبَاَهُ بَعْدَ حٖينٍ
    ﴿٨٨﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾86﴿
(Resulüm!) De ki: “Sizden görevimle ilgili bir karşılık istemiyorum; ben, olduğundan başka türlü görünenlerden de değilim.”

﴾87﴿
Bu (Kur’an) ise bütün âlemlere kesinlikle bir öğüt ve uyarıdır.

﴾88﴿
Ve onun bildirdiklerinin gerçekliğini bir zaman sonra öğreneceksiniz.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Temel gayesi nübüvvetin ispatı olan sûrenin bu son âyetlerinde bu gerçek üzerine son bir defa daha dikkat çekilmekte, Hz. Muhammed’in hak peygamber olduğunun kanıtları onun dilinden ifade edil-
mektedir. Buna göre Hz. Peygamber, görevini sürdürmek için muhataplarından kişisel bir çıkar, maddî veya mânevî bir karşılık beklememektedir; şayet gerçekten peygamber olmasaydı bir çıkar sağlamak için bu işe kalkışması gerekirdi. Böyle olmadığına göre o davetinde samimidir, söyledikleri gerçektir; sahte bir misyon üstlenen, peygamberlik taslayan biri değildir; tebliğ ettiği Kur’an da onun yakıştırması değil, bütün âlemlere, yani bütün akıllı ve yükümlü varlıklara gönderilen ilâhî bir öğüt ve uyarıdır.
Burada “bütün âlemlere” kaydı, Kur’an mesajının ve Hz. Muhammed’in peygamberliğinin evrenselliğini gösteren en kesin delillerdendir. Son âyette geçen nebe’ kelimesi “haber” anlamına gelir. Haber, “realiteye uygun bildirim” demektir; nitekim asılsız bildirime “yalan haber” denir. Şu halde haberde asıl olan, duyurulan bilginin gerçekliğidir. Bu sebeple âyetteki nebe’ kelimesini “bildirdiklerinin gerçekliği” şeklinde çevirdik. “Onun bildirdiklerinin gerçekliğini bir zaman sonra öğreneceksiniz” ifadesi, müslümanlar için gelecekte İslâm’ın başarıya ulaşacağını bildiren bir müjde, inkârcılar için de bir uyarı anlamı taşımaktadır. Nitekim, müşriklerin bütün karşı çabalarına, mücadelelerine, zulüm ve baskılarına rağmen bu müjde adım adım gerçekleşmiş; daha Resûlullah aleyhisselâm hayattayken Arap yarımadasında şirkin kökü kazınmış; nihayet bir asır gibi kısa bir zamanda İslâm üç kıtaya yayılan, çeşitli milletlerce benimsenen evrensel bir din haline gelmiştir.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 593
 
Geri
Üst