• Eğitim sadece okula gitmek ve bir derece kazanmakla ilgili değildir. Bilginizi genişletmek ve yaşam hakkındaki gerçeği almakla ilgilidir. – Shakuntala Devi

Sebe' Suresi Anlamı Meali Tefsiri

Kemal Ayhan

Administrator
Yönetici
Sebe' Suresi

Hakkında​

Mekke döneminde inmiştir. 54 âyettir. Sûre, adını 15. âyette geçen “Sebe’ ” kelimesinden almıştır. Sûre de başlıca müşriklerin ahireti inkâr etmeleri, Davûd ve Süleyman Peygamberlerin kıssaları ve müşriklerin Hz. Muhammed’in peygamberliğihakkındaki bazı şüpheleri konu edilmektedir.

Nuzül​


Mushaftaki sıralamada otuz dördüncü, iniş sırasına göre elli sekizinci sûredir. Lokman sûresinden sonra, Zümer sûresinden önce Mekke’de inmiştir. 6. âyetinin Medine’de nâzil olduğuna dair bir rivayet de vardır.



Konusu​


Hamdin dünyada da âhirette de yalnız Allah’a mahsus olduğu belirtilerek başlayan sûrede, Cenâb-ı Hakk’ın kudretinin üstünlüğü ve ilminin kuşatıcılığı fikri işlenmekte, Allah’ın mutlak kemali, ilmi, hikmeti, rahmeti, bağışlaması gibi sıfatları hatırlatıldıktan sonra kıyamet vaktinin geleceğini ve insanların tekrar hayata kavuşturulup hesaba çekileceklerini kabul etmeyenlerin tutarsızlıklarına dikkat çekilmekte, böylelerinin Hz. Peygamber’i Allah hakkında asılsız sözler uydurmakla itham etmeleri veya onun aklını yitirdiğini iddiaya kalkışmaları üzerinde durulmakta, iman edip iyi işler yapanlarla Allah’a âsi olanların âkıbetleri karşılaştırılmakta, iki iyi örnek olarak Hz. Dâvûd ve Hz. Süleyman hakkında bazı bilgiler verilmekte, ardından kötü bir örnek olarak da Sebe’ ahalisinin başına gelenlere değinilmekte, şeytana uyanların ve şirk batağına saplananların âhiretteki halleri tasvir edilmektedir.


Fazileti​

 
Sebe' Suresi - 34-36 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَمَٓا اَرْسَلْنَا فٖي قَرْيَةٍ مِنْ نَذٖيرٍ اِلَّا قَالَ مُتْرَفُوهَٓاۙ اِنَّا بِمَٓا اُرْسِلْتُمْ بِهٖ كَافِرُونَ
    ﴿٣٤﴾
  • وَقَالُوا نَحْنُ اَكْثَرُ اَمْوَالاً وَاَوْلَاداًۙ وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبٖينَ
    ﴿٣٥﴾
  • قُلْ اِنَّ رَبّٖي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ وَيَقْدِرُ وَلٰكِنَّ اَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَࣖ
    ﴿٣٦﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾34﴿
Biz hangi topluma bir uyarıcı göndermişsek oranın sefahate dalmış olanları mutlaka şöyle demişlerdir: “Biz sizin tebliğ ettiklerinize inanmıyoruz.”

﴾35﴿
Ardından şunu eklemişlerdir: “Biz servet ve nüfus açısından üstünüz; dolayısıyla, azaba uğratılacaklar biz olamayız.”

﴾36﴿
De ki: “Rabbim rızkı dilediğine bol verir, dilediğine kısar; fakat insanların çoğu (bunun hikmetini) bilmezler.”

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Her toplumda görülen sefahata dalmış varlıklı şımarık kesimin ilâhî bildirimler karşısında ortaya koyduğu çarpık mantığın ve küstah tavrın tasvir edildiği bu âyetlerde, rızkın asıl sahibi Allah Teâlâ olduğu halde bazı insanların yine O’nun verdiği imkânlara dayanarak O’na karşı direnmeye ve baş kaldırmaya çalışmasının tutarsızlığına dikkat çekilmektedir. Şayet onların gerekçeleri sağlıklı olsaydı o zaman insanlığın bütün imkânların paylaşımını kendi tercihlerine göre düzenleyebilmesi gerekirdi. Oysa bu hiçbir zaman gerçekleştirilememiştir (bk. Rûm 30/37).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 458
 
Sebe' Suresi - 37 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَمَٓا اَمْوَالُكُمْ وَلَٓا اَوْلَادُكُمْ بِالَّتٖي تُقَرِّبُكُمْ عِنْدَنَا زُلْفٰٓى اِلَّا مَنْ اٰمَنَ وَعَمِلَ صَالِحاًؗ فَاُو۬لٰٓئِكَ لَهُمْ جَزَٓاءُ الضِّعْفِ بِمَا عَمِلُوا وَهُمْ فِي الْغُرُفَاتِ اٰمِنُونَ
    ﴿٣٧﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾37﴿
Sizi bize yaklaştıracak olan, ne servetiniz ne evlâtlarınızdır. Ama iman edip dünya ve âhirete yararlı iş yapanlar başka, yaptıklarına karşılık onlara kat kat fazlası mükâfat vardır ve onlar köşklerde huzur ve güven içinde yaşayacaklar.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Önceki âyetlerde servet ve nüfuzunu her türlü kurtuluşun teminatı gibi görenlerin bu yanlış düşünceleri, rızkı sağlayanın yüce Allah olduğunu unutmaları açısından eleştirilmişti; burada ise bu imkânların kişiyi Allah’a yaklaştırma, O’nun rızasını elde etme ölçüsü olamayacağı; ancak bu imkânlar sağlam bir imana dayalı olarak ortaya konan iyi davranışlara dönüştürüldüğünde Allah katında değer bulacağı ifade edilmektedir.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 440
 
Sebe' Suresi - 38 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَالَّذٖينَ يَسْعَوْنَ فٖٓي اٰيَاتِنَا مُعَاجِزٖينَ اُو۬لٰٓئِكَ فِي الْعَذَابِ مُحْضَرُونَ
    ﴿٣٨﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾38﴿
Âyetlerimizi etkisiz kılmak için çaba gösterenler ise azap içinde bırakılacaklardır.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Âyetlerimizi etkisiz kılmak üzere çaba gösterenler ise azap içinde bırakılacaklardır.
Kaynak :
 
Sebe' Suresi - 39 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • قُلْ اِنَّ رَبّٖي يَبْسُطُ الرِّزْقَ لِمَنْ يَشَٓاءُ مِنْ عِبَادِهٖ وَيَقْدِرُ لَهُؕ وَمَٓا اَنْفَقْتُمْ مِنْ شَيْءٍ فَهُوَ يُخْلِفُهُۚ وَهُوَ خَيْرُ الرَّازِقٖينَ
    ﴿٣٩﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾39﴿
De ki: “Rabbim kullarından dilediğine rızkı bol verir, dilediğine de kısar. Başkaları için ne harcarsanız Allah onun yerine yenisini verir. O rızık verenlerin en hayırlısıdır.”

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Hayır amacıyla yapılan harcamalar Allah katında karşılıksız kalmadığı gibi gönül rızasıyla veren kişi bundan ötürü bir kayba da uğramış olmaz; onların yeri Allah Teâlâ tarafından bir şekilde doldurulur. Bu, ya yerine benzeri maddî imkânlar verilmesi ya da bitmez tükenmez bir hazine olan kanaat duygularının geliştirilmesi ve kişinin iç huzurunun arttırılması biçiminde olabilir (Zemahşerî, III, 262).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 440
 
Sebe' Suresi - 40 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَمٖيعاً ثُمَّ يَقُولُ لِلْمَلٰٓئِكَةِ اَهٰٓؤُ۬لَٓاءِ اِيَّاكُمْ كَانُوا يَعْبُدُونَ
    ﴿٤٠﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾40﴿
O gün Allah onların hepsini toplayacak ve meleklere soracak: “Bunlar mıydı size tapmakta olanlar?”

Tefsir (Kur'an Yolu)​


O gün Allah onların hepsini toplayacak ve meleklere soracak: “Bunlar mıydı size tapmakta olanlar?”
Kaynak :
 
Sebe' Suresi - 41 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • قَالُوا سُبْحَانَكَ اَنْتَ وَلِيُّنَا مِنْ دُونِهِمْۚ بَلْ كَانُوا يَعْبُدُونَ الْجِنَّۚ اَكْثَرُهُمْ بِهِمْ مُؤْمِنُونَ
    ﴿٤١﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾41﴿
Melekler şöyle cevap verecekler: “Hâşâ! Sen yüceler yücesisin. Bizim velîmiz onlar değil sensin. Gerçekte onlar cinlere tapıyorlardı; çoğu onlara inanmıştı.”

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Kendilerinden söz edilen müşrikler melekleri de Allah’a ortak koşuyorlardı; dolayısıyla meleklerin buradaki beyanı onların asla kendilerine tapmadıklarını değil buna razı olmadıklarını, buna karşılık cinlerin kendilerine tapılmasını istediklerini belirtmek içindir (İbn Âşûr, XXII, 223; cin konusunda bilgi için bk. En‘âm 6/100; Hicr 15/27; Kehf 18/50; Cin 72/1-3).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 440
 
Sebe' Suresi - 42 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • فَالْيَوْمَ لَا يَمْلِكُ بَعْضُكُمْ لِبَعْضٍ نَفْعاً وَلَا ضَراًّؕ وَنَقُولُ لِلَّذٖينَ ظَلَمُوا ذُوقُوا عَذَابَ النَّارِ الَّتٖي كُنْتُمْ بِهَا تُكَذِّبُونَ
    ﴿٤٢﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾42﴿
(Ey tapanlar ve tapılanlar!) Artık bugün birbirinize ne fayda sağlayabilirsiniz ne de zarar verebilirsiniz. Zulmedenlere şöyle diyeceğiz: “Yalan sayıp durduğunuz ateşin azabını tadın bakalım!”

Tefsir (Kur'an Yolu)​


(Ey tapanlar ve tapılanlar!) Artık bugün birbirinize ne fayda sağlayabilirsiniz ne de zarar verebilirsiniz. Zulmedenlere şöyle diyeceğiz: “Yalan sayıp durduğunuz ateşin azabını tadın bakalım!”
Kaynak :
 
Sebe' Suresi - 43 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالُوا مَا هٰذَٓا اِلَّا رَجُلٌ يُرٖيدُ اَنْ يَصُدَّكُمْ عَمَّا كَانَ يَعْبُدُ اٰبَٓاؤُ۬كُمْۚ وَقَالُوا مَا هٰذَٓا اِلَّٓا اِفْكٌ مُفْتَرًىؕ وَقَالَ الَّذٖينَ كَفَرُوا لِلْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَهُمْۙ اِنْ هٰذَٓا اِلَّا سِحْرٌ مُبٖينٌ
    ﴿٤٣﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾43﴿
Onlara apaçık âyetlerimiz okunduğunda “Bu, başka değil, sizi atalarınızın taptıklarından vazgeçirmek isteyen biri” demişler ve eklemişlerdi: “Bu da ancak düzmece bir yalan.” İnkâr edenler kendilerine hakikat ulaştığında onun hakkında, “Bu, besbelli bir büyüdür” demişlerdi.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Onlara apaçık âyetlerimiz okunduğunda “Bu, başka değil, sizi atalarınızın taptıklarından vazgeçirmek isteyen biri” demişler ve eklemişlerdi: “Bu da ancak düzmece bir yalan.” İnkâr edenler kendilerine hakikat ulaştığında onun hakkında, “Bu, besbelli bir büyüdür” demişlerdi.
Kaynak :
 
Sebe' Suresi - 44-45 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَمَٓا اٰتَيْنَاهُمْ مِنْ كُتُبٍ يَدْرُسُونَهَا وَمَٓا اَرْسَلْـنَٓا اِلَيْهِمْ قَبْلَكَ مِنْ نَذٖيرٍؕ
    ﴿٤٤﴾
  • وَكَذَّبَ الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِهِمْۙ وَمَا بَلَغُوا مِعْشَارَ مَٓا اٰتَيْنَاهُمْ فَكَذَّبُوا رُسُلٖيࣞ فَكَيْفَ كَانَ نَكٖيرِࣖ
    ﴿٤٥﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾44﴿
Oysa biz onlara okuyacakları (inkârlarına dayanak yapacakları) kitaplar vermemiştik ve senden önce onlara uyarıcı da göndermemiştik.

﴾45﴿
Onlardan öncekiler de (ilâhî bildirimleri) yalan saymışlardı. Bunlar (şimdikiler) onlara verdiklerimizin onda birine bile ulaşamadılar. Buna rağmen onlar peygamberlerimi yalancılıkla itham etmişlerdi. Ben de bilseniz onları nasıl cezalandırdım!

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Kur’an’ın ilk muhatapları olan Mekke müşriklerine yakın zamanlarda gönderilmiş bir kitap ve peygamber yoktu; dolayısıyla onların Hz. Muhammed’in bildirdiklerine karşı direnmeleri ve peygamberliğini kabul etmeyip onu sihirbazlık vb. sıfatlarla itham etmeleri, ilâhî dinlerden kaynaklanan hiçbir sağlam kanıta dayanmamaktaydı (Taberî, XXII, 103; Râzî, XXV, 267; “Senden önce onlara uyarıcı da göndermemiştik” ifadesinin açıklaması için bk. Secde 32/3).
45. âyetin, “Onlardan öncekiler de (ilâhî bildirimleri) yalan saymışlardı. Bunlar (şimdikiler) onlara verdiklerimizin onda birine bile ulaşamadılar. Buna rağmen onlar peygamberlerimi yalancılıkla itham etmişlerdi. Ben de bilseniz onları nasıl cezalandırdım!” şeklinde çevirdiğimiz kısmına müfessirlerin genel kanaatine göre mâna verilmiştir. Bunun izahı şöyledir: Şu müşrikler öncekilerin sahip olduğu güç, nimet ve uzun ömrün onda birine bile erişemediler; Allah onları cezalandırdığına ve sahip oldukları imkânlar kendilerine bir yarar sağlayamadığına göre şu zayıf kişilerin hali nice olur! Râzî bu yaygın yoruma yer verdikten sonra kendisinin âyeti başka bir yoruma açık gördüğünü belirtir. Onun yorumu şöyledir: Öncekiler Hz. Muhammed’in kavmine gösterilen açık kanıtların ve yapılan açıklamaların onda birine bile sahip değillerdi ve peygamberleri yalanlamalarından ötürü cezalandırılmışlardı; böyle olunca Hz. Muhammed’i yalancılıkla itham edenler nasıl cezalandırılmaz! 44. âyetin ifadesi de bu yorumu destekleyici niteliktedir (XXV, 267). Aynı yorum daha özet biçimde İbn Atıyye’nin tefsirinde de yer almaktadır. Ayrıca o, buradaki zamirlerin her ikisinin önceki toplumların yerini tuttuğunu kabul eden üçüncü bir yoruma da değinir. Buna göre mâna, “Önceki toplumlar kendilerine verdiğimiz nimetlerin onda birinin bile şükrünü eda edebilmiş değillerdi” şeklinde olmaktadır (IV, 424).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 441
 
Sebe' Suresi - 46-48 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • قُلْ اِنَّـمَٓا اَعِظُكُمْ بِوَاحِدَةٍۚ اَنْ تَقُومُوا لِلّٰهِ مَثْنٰى وَفُرَادٰى ثُمَّ تَتَفَكَّرُواࣞ مَا بِصَاحِبِكُمْ مِنْ جِنَّةٍؕ اِنْ هُوَ اِلَّا نَذٖيرٌ لَكُمْ بَيْنَ يَدَيْ عَذَابٍ شَدٖيدٍ
    ﴿٤٦﴾
  • قُلْ مَا سَاَلْتُكُمْ مِنْ اَجْرٍ فَهُوَ لَكُمْؕ اِنْ اَجْرِيَ اِلَّا عَلَى اللّٰهِۚ وَهُوَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ شَهٖيدٌ
    ﴿٤٧﴾
  • قُلْ اِنَّ رَبّٖي يَقْذِفُ بِالْحَقِّۚ عَلَّامُ الْغُيُوبِ
    ﴿٤٨﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾46﴿
De ki: “Size tek bir öğüt vereceğim: Allah için, başkalarıyla birlikte veya tek başınıza şöyle bir durup düşünün! (Görüyorsunuz ki) arkadaşınızda cinnetten eser yok; o ancak şiddetli bir azap öncesinde sizi uyaran bir kimse.”

﴾47﴿
De ki: “Sizden isteyebileceğim bir karşılık varsa o da sizin olsun; benim mükâfatımı verecek olan yalnız Allah’tır. O her şeye tanıktır.”

﴾48﴿
De ki: “Kuşkusuz rabbim gerçeği ortaya koyar; O, gayblar âlemini hakkıyla bilmektedir.”

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Bunca ibret örneği ve delilden sonra artık muhatapların ister vicdanlarıyla baş başa kalarak ister –çevresel baskılardan uzak ortamlarda– fikir alışverişinde bulunarak düşüncelerini bir noktaya odaklamaları istenmektedir: Kendilerine çağrıda bulunan kişinin soyu sopu, çocukluğundan itibaren o güne kadar ortaya koyduğu davranışlar hepsinin mâlûmu; hiçbir zaman ve hiçbir şekilde güvenilirliği, hak severliği, söz ve eylemlerinde mâkul ve tutarlı olma hususunda en küçük bir ithama mâruz kalmamış; –son sıralarda belirli kişilerce ortaya atılan (sihirbazlık yaptığı veya aklını yitirdiği gibi) bazı mesnetsiz iddialar dışında– şu an söylediklerinde çelişki bulunduğunu kimse ileri süremiyor, aklî dengesine gölge düşürecek somut bir kanıt gösteremiyor; ayrıca, yaptığı iş için kendilerinden bir karşılık beklemediğini de açıkça ifade ediyor. Şayet bunun üzerinde taassuptan uzak biçimde ve insafı elden bırakmadan düşünebilecek olurlarsa zaten mesele bitmiş olacak, apaçık hakikati önlerinde bulacaklardır.
Kuşkusuz rabbim gerçeği ortaya koyar” diye çevrilen 48. âyetteki cümle ile ilgili başlıca açıklamalar şunlardır: Vahiy ile gerçekleri açıklar, peygamberlerinin dilinden delilleri ortaya koyar; gerçekleri kalplere ulaştırır, yerleştirir; hakkı bâtılın üzerine atar ve onu siler (Zemahşerî, III, 264; Râzî, XXV, 269-270; “hak” ve “bâtıl” hakkında bilgi için bk. İsrâ 17/81).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 443
 
Sebe' Suresi - 49 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • قُلْ جَٓاءَ الْحَقُّ وَمَا يُبْدِئُ الْبَاطِلُ وَمَا يُعٖيدُ
    ﴿٤٩﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾49﴿
De ki: “Hak gelmiştir; bâtıl ne yeni bir şey var edebilir, ne de eskiyi geri getirebilir.”

Tefsir (Kur'an Yolu)​


De ki: “Hak gelmiştir; bâtıl ne yeni bir şey var edebilir, ne de eskiyi geri getirebilir.”
Kaynak :
 
Sebe' Suresi - 50 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • قُلْ اِنْ ضَلَلْتُ فَاِنَّـمَٓا اَضِلُّ عَلٰى نَفْسٖيۚ وَاِنِ اهْتَدَيْتُ فَبِمَا يُوحٖٓي اِلَيَّ رَبّٖيؕ اِنَّهُ سَمٖيعٌ قَرٖيبٌ
    ﴿٥٠﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾50﴿
De ki: “Şayet ben yanlış yolda isem bunun vebali banadır. Eğer doğru yolda isem bu da rabbimin bana vahyettiği sayesindedir. Şüphesiz O her şeyi işitmektedir, çok yakınımızdadır.”

Tefsir (Kur'an Yolu)​


De ki: “Şayet ben yanlış yolda isem bunun vebali banadır. Eğer doğru yolda isem bu da rabbimin bana vahyettiği sayesindedir. Şüphesiz O her şeyi işitmektedir, çok yakınımızdadır.”
Kaynak :
 
Sebe' Suresi - 51-54 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَلَوْ تَرٰٓى اِذْ فَزِعُوا فَلَا فَوْتَ وَاُخِذُوا مِنْ مَكَانٍ قَرٖيبٍۙ
    ﴿٥١﴾
  • وَقَالُٓوا اٰمَنَّا بِهٖۚ وَاَنّٰى لَهُمُ التَّنَاوُشُ مِنْ مَكَانٍ بَعٖيدٍۚ
    ﴿٥٢﴾
  • وَقَدْ كَفَرُوا بِهٖ مِنْ قَبْلُۚ وَيَقْذِفُونَ بِالْغَيْبِ مِنْ مَكَانٍ بَعٖيدٍ
    ﴿٥٣﴾
  • وَحٖيلَ بَيْنَهُمْ وَبَيْنَ مَا يَشْتَهُونَ كَمَا فُعِلَ بِاَشْيَاعِهِمْ مِنْ قَبْلُؕ اِنَّهُمْ كَانُوا فٖي شَكٍّ مُرٖيبٍ
    ﴿٥٤﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾51﴿
Korkuya ve telâşa kapıldıklarında onları bir görsen! Artık kaçış-kurtuluş yoktur, yakın bir yerden yakalanmışlardır.

﴾52﴿
“Artık ona inandık” diyecekler; ama (dünyaya) bu kadar uzak bir yerden (kurtarıcı bir imana) kavuşmak ne mümkün!

﴾53﴿
Daha önce onu inkâr etmişlerdi, gayb hakkında da körü körüne atıp tutuyorlardı.

﴾54﴿
Artık kendileriyle arzuladıkları arasına bir set çekilmiştir; tıpkı daha önce benzerlerine yapıldığı gibi. Çünkü onlar sürekli şaşkınlığa iten bir kuşku içindeydiler.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Sûrenin başında kıyametin kendilerine gelmeyeceğini iddia edenlerden söz edilmişti; bu âyetlerde de, o inkârcıların kaçışı, kurtuluşu olmayan güne yakalanmanın telâşı içindeki halleri tasvir edilerek sûre tamamlanmaktadır.
51. âyette geçen “yakın bir yerden yakalanma”, bazı müfessirler tarafından, yeryüzünden, kabirlerden, mahşerde hesap görülen yerden veya bulundukları yerden alınıp cezalandırılma şeklinde açıklanmıştır (Taberî, XXII, 107-109; Şevkânî, IV, 384). Diğer bir yoruma göre ise burada, o kişilerin çepeçevre kuşatılmaları kastedilmektedir (İbn Atıyye, IV, 426). Muhammed Esed bunu “kendi içlerinden, kişiliklerinden, can damarından” şeklinde yorumlar (II, 883). 52. âyette geçen ve “Ama bu kadar uzak bir yerden (kurtaracak bir imana) kavuşmak ne mümkün!” şeklinde çevrilen cümle, imanın fayda vermesi ve kurtuluşa erme fırsatının çoktan kaçırılmış olduğunu veya tövbe etme ve tekrar dünyaya döndürülme isteğinin kabul edilmeyeceğini belirten temsilî bir anlatımdır (Taberî, XXII, 110-111; Şevkânî, IV, 384). 53. âyetin “körü körüne” şeklinde çevrilen kısmı lafzan “uzak yerden” anlamına gelmekte olup, bununla hiçbir sağlam delile dayanmadan ve bilinçsizce ortaya atılan iddialar kınandığı için (Şevkânî, IV, 384) böyle tercüme edilmiştir.
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 4 Sayfa: 443-444
 
Geri
Üst