• Eğitim sadece okula gitmek ve bir derece kazanmakla ilgili değildir. Bilginizi genişletmek ve yaşam hakkındaki gerçeği almakla ilgilidir. – Shakuntala Devi

Ahkâf Suresi Manası Tefsiri Anlamı

Kemal Ayhan

Administrator
Yönetici
Ahkâf Suresi

Hakkında​

Mekke döneminde inmiştir. 35 âyettir. Sûre, adını 21. âyette geçen “Ahkâf ” kelimesinden almıştır. Ahkâf, sûrede sözü edilen “Âd” kavminin yaşadığı Yemen’de bir bölgenin adı olup, uzun ve kıvrımlı kum yığınları demektir. Konusu itibariyle bir önceki sûrenin devamı niteliğindedir.

Nuzül​


Sûre Mekke’de Câsiye’den sonra, Zâriyât’tan önce indirilmiştir. İbn Âşûr’un tesbitine göre (XXIV, 6) bu sûre, peygamberlik geldikten iki yıl sonra vahyedilmiştir.

Konusu​


Hâ-mîm ile başlayan diğer sûrelerdeki gibi bunun da başında Kur’an-ı Kerîm’e dikkat çekilmekte; bu kitabı, sonsuz güç ve hikmet sahibi Allah’ın vahyettiği kesin ve açık bir ifadeyle açıklanmaktadır. Araya diğer konular girmekle beraber sûre boyunca bu temanın işlenmesine devam edilmekte, daha önce de ilâhî kitapların geldiği, bunları tebliğ eden peygamberlere karşı, son peygambere yapılan şeylerin yapıldığı bildirilmekte, çeşitli kanıtlar ortaya konarak Kur’an’ın Allah kelâmı olduğu ispat edilmektedir. Sûrenin bu ana konusu dışında şu hususlara da temas edilmektedir:
1. Tek yaratanın Allah olduğu ve O’nun her şeyi bir hikmetle yarattığı.
2. İman etmeyi kolaylaştıran deliller, akıl yürütme şekilleri.
3. İman ve istikametin meyvesi.
4. İnsanın ameli yani yapıp ettikleri, eserleri ile derecesi arasındaki paralellik.
5. Aile fertlerinin karşılıklı hak ve ödevleri.
6. Âd kavmi ile peygamberleri arasında geçenlerin ibret için hatırlatılması.
7. Cinlerin Kur’an’ı dinlemeleri ve imana davet edilmeleri.
8. Başta yaratan ve insana can veren Allah’ın, ölenleri diriltmeye de kadir olduğunun, diriltmeyi takip eden zamanda inkârcıların başlarına geleceklerin hatırlatılması.

Fazileti​

 
Ahkâf Suresi - 2-3 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • تَنْزٖيلُ الْكِتَابِ مِنَ اللّٰهِ الْعَزٖيزِ الْحَكٖيمِ
    ﴿٢﴾
  • مَا خَلَقْنَا السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَمَا بَيْنَهُمَٓا اِلَّا بِالْحَقِّ وَاَجَلٍ مُسَمًّىؕ وَالَّذٖينَ كَفَرُوا عَمَّٓا اُنْذِرُوا مُعْرِضُونَ
    ﴿٣﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾2﴿
Kitabın indirilmesi, izzet ve hikmet sahibi Allah’tandır.

﴾3﴿
Gökleri, yeri ve ikisi arasındakileri şüphesiz yerli yerince ve belli bir süre için yarattık. Ama inkâr edenler kendilerine karşı yapılan uyarıdan yüz çevirmektedirler.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Allah gökleri, yeri ve bu ikisi arasında veya dışında ne varsa onları boş yere değil, belli hikmetler, mâkul amaçlar çerçevesinde yaratmıştır, ayrıca yarattıklarına bu dünya hayatını ebedî kılmamış, belli bir süre sonra her şeyi yok edip başka bir âlemde yeniden var etmeyi, ölenleri diriltmeyi murat buyurmuştur. İnsan için yaratılış hikmetinin başında imtihan gelmektedir. İmtihanda başarılı olabilmek için âdeta bir cevap kitabı olarak Kur’an vahyedilmiş, onda insanların akıllarını doğru işletmeleri, iradelerini iyi kullanmaları, doğru yoldan sapmamaları için gerekli bilgiler verilmiş, etkili bir üslûpla uyarılar yapılmıştır. Özgürlük içinde aklını iyi kullanarak iman edenler kitaptan yararlanmışlarsa da inkârda ısrar edenler ona ve uyarılarına kulak asmamış, böyle bir tebliğ yapılmamış gibi davranmışlardır.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 25-26
 
Ahkâf Suresi - 4 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • قُلْ اَرَاَيْتُمْ مَا تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللّٰهِ اَرُونٖي مَاذَا خَلَقُوا مِنَ الْاَرْضِ اَمْ لَهُمْ شِرْكٌ فِي السَّمٰوَاتِؕ اٖيتُونٖي بِكِتَابٍ مِنْ قَبْلِ هٰذَٓا اَوْ اَثَارَةٍ مِنْ عِلْمٍ اِنْ كُنْتُمْ صَادِقٖينَ
    ﴿٤﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾4﴿
Onlara şöyle de: “Allah’ı bırakıp da kendilerinden medet umduğunuz tanrıları bir düşündünüz mü? Yerden hangi parçayı yarattılar bana gösterin? Yoksa göklerde onların ortaklığı mı var? Eğer iddianız gerçek ise bana, bundan önce inmiş bir kitap veya bir bilgi kalıntısı getirin.”

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Müşrikler putların yeryüzünde, insan ve eşya üzerinde bazı etkilerinin bulunduğuna inanıyorlardı. Bu inancın temelsiz olduğunu ispat için Kur’an’ın kullandığı mantık şudur: Birinin bir şey üzerinde değiştirici etkisinin bulunabilmesi için onun yaratılış ve oluşuna katkıda bulunmuş olma ön şartı vardır; putlar neyi yarattılar ki, onun üzerinde etkileri bulunsun!
İnsanlar göklerde olup biteni göremedikleri için, putların göklerde de bir etkilerinin bulunmadığı ifade edilirken “varsa gösterin” denilmemiş, yalnızca “etkilerinin olmadığı” düşündürücü bir soru şeklinde ortaya konmuştur.
Bir iddia ya akıl ve ilim delili ile yahut da sağlam rivayetlerle (nakil delili ile) ispat edilir. Müşriklerden, önce akıl delili istenmiş, arkasından da sağlam bir yazılı veya yazısız rivayet talebi ile yetinilmiştir. Ancak her iki talep de iddia sahipleri tarafından karşılanamamıştır.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 27
 
Ahkâf Suresi - 5-6 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَمَنْ اَضَلُّ مِمَّنْ يَدْعُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ مَنْ لَا يَسْتَجٖيبُ لَـهُٓ اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ وَهُمْ عَنْ دُعَٓائِهِمْ غَافِلُونَ
    ﴿٥﴾
  • وَاِذَا حُشِرَ النَّاسُ كَانُوا لَهُمْ اَعْدَٓاءً وَكَانُوا بِعِبَادَتِهِمْ كَافِرٖينَ
    ﴿٦﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾5﴿
Allah’ı bırakıp da -yakarmasından habersiz olduğundan- kıyamete kadar kendisine cevap veremeyecek olan şeylere ibadet ve dua eden kimseden daha şaşkın kim vardır?

﴾6﴿
Kıyamet sonrası insanlar toplanınca taptıkları şeyler kendilerine düşman olacak ve (onlara yaptıkları) ibadetlerini de inkâr edeceklerdir.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Yakarma; işiten, gören, bilen, isteneni verme gücü bulunan varlığa yapılırsa anlamlı olur. Putlar bunlardan mahrumdur, yalvaranların farkında bile değildir, kıyamete kadar da cevap veremeyeceklerdir. Bütün bunlara rağmen putlara yalvarıp yakaranların şaşkınlıkları apaçık ortadadır. Kıyamet gününde Allah, kendinden başka tapma konusu edinilen varlıklarla onlara tapanları bir araya getirecek, taraflar birbirinden nefret edecekler, tapılanlar Allah’a sığınarak kendilerini savunacak ve gerçekte müşriklerin kendilerine tapmadıklarını da açıklayacaklardır (Yûnus 10/29; Furkan 25/18; Kasas 28/63)

Kaynak :
 
Ahkâf Suresi - 7-8 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَاِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُنَا بَيِّنَاتٍ قَالَ الَّذٖينَ كَفَرُوا لِلْحَقِّ لَمَّا جَٓاءَهُمْۙ هٰذَا سِحْرٌ مُبٖينٌؕ
    ﴿٧﴾
  • اَمْ يَقُولُونَ افْتَرٰيهُؕ قُلْ اِنِ افْتَرَيْتُهُ فَلَا تَمْلِكُونَ لٖي مِنَ اللّٰهِ شَيْـٔاًؕ هُوَ اَعْلَمُ بِمَا تُفٖيضُونَ فٖيهِؕ كَفٰى بِهٖ شَهٖيداً بَيْنٖي وَبَيْنَكُمْؕ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحٖيمُ
    ﴿٨﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾7﴿
Gerçek kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler, onlara apaçık âyetlerimiz okunduğu zaman, “Bu açık bir sihirdir” dediler.

﴾8﴿
Yoksa “O’nu Allah adına uyduruyor” mu diyorlar? Şöyle de: “Onu uydurmuş olsaydım, Allah’a karşı beni korumaya asla gücünüz yetmezdi. İçine gömüldüğünüz iftira batağını O daha iyi bilmektedir. Sizinle benim aramda şahit olarak O yeter. Çokça bağışlayan, rahmetini esirgemeyen O’dur.”

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Kur’an’a muhatap olanlar onun olağanüstü bir metin olduğunu gördüler ve anladılar. Ancak içinde bulundukları ve yararlandıkları konum sebebiyle gerçeği inkâr ettiler, olağanüstülüğü ise sihir diyerek geçiştirmeye çalıştılar. Eğer sihir iddiası doğru olsaydı, Hz. Peygamber’in Kur’an’ı kendisi uydurup Allah’a aitmiş gibi göstermesi gerekirdi. Bu durumda nelerin olacağı konusuyla ilgili âyetlerde yer alan açıklama (bk. Hâkka 69/44-47), yalancı peygamberleri bekleyen acı âkıbeti de haber vermektedir.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 29
 
Ahkâf Suresi - 9 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • قُلْ مَا كُنْتُ بِدْعاً مِنَ الرُّسُلِ وَمَٓا اَدْرٖي مَا يُفْعَلُ بٖي وَلَا بِكُمْؕ اِنْ اَتَّبِعُ اِلَّا مَا يُوحٰٓى اِلَيَّ وَمَٓا اَنَا۬ اِلَّا نَذٖيرٌ مُبٖينٌ
    ﴿٩﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾9﴿
Yine de ki: “Ben, peygamberler arasında benzeri gelip geçmemiş biri değilim, bana ve size ne yapılacağını da bilemem, ancak bana vahyedilene uyarım. Ben yalnızca açık bir uyarıcıyım.”

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Burada peygamberliğin başlıca özellikleri şöyle sıralanıyor: a) Bütün peygamberler temel özellikler bakımından birbirine benzerler. Daha önce bir peygamberi tanımış ve ona inanmış olanların sonra gelen hak peygambere inanmasında güçlük olmamalıdır. b) Peygamberler de dahil olmak üzere Allah’tan başka hiçbir varlık –istisnaî durumlarda Allah bildirmedikçe– gaybı bilmez; gelecekte olacaklar da gayba dahildir, nitekim Hz. Peygamber bunu bilmediğini açıkça ifade etmektedir. c) Peygamberlerin özel bilgi kaynakları vahiydir. Vahiy diğer inananlar gibi peygamberler için de bağlayıcıdır; ona uymak, uygun davranmak mecburiyeti vardır. d) Allah’tan emir alarak insanları dinî hayatları bakımından uyarma, dünyada yaptıklarının âhirette nasıl karşılık bulacağını bildirme görevi peygamberlere aittir, onlardan başka –bu mânada– uyarıcı yoktur, âlimler ve eğitimciler bu görevi peygambere tabi olarak yerine getirirler.
“b” şıkkında ifade edilen husus tefsirciler arasında tartışılmıştır. Bazıları, “Onun bilmediği, dünyada olacaklardır, âhirette kimlerin başına nelerin geleceğini bilir” demişlerdir. Bize göre bu bilgi de şahıs şahıs değil, geneldir, iman ve amellerin sonuçlarıyla ilgilidir. Dünyada olsun âhirette olsun onun bildiği münferit, özel, belli olaylar ve olacaklar, istisnaî olarak ve belli hikmetler çerçevesinde Allah’ın bildirmesi, vahyetmesiyle bilinmiştir. Buhârî’nin aktardığı şu bilgi de bu anlayışı açıkça desteklemektedir: Medine’ye hicret eden müminler, oranın yerlilerine misafir edilmeleri için dağıtılmış, Osman b. Ma’zûn isimli sahâbî de misafir kaldığı evde hastalanmış ve âhirete göçmüştü. Cenaze kefenlenmiş halde iken Hz. Peygamber eve gelmiş, evin hanımı ona ölü hakkındaki kanaat ve duygularını şöyle ifade etmişti: “Allah’ın rahmeti üzerine olsun ey Osman! Sana tanıklık ederim ki, Allah’ın ikram ve ihsanına nâil oldun.” Peygamberimiz hanıma, “Ona Allah’ın ihsanda bulunduğunu nereden biliyorsun?” diye sorunca kadın kendine geldi, “Bilmiyorum ey Allah’ın Resulü” dedi. Peygamberimiz de şöyle buyurdu: “O, rabbinden gelen şüphe götürmez gerçekle karşı karşıyadır, ben onun için hayır umuyorum. Yemin ederim ki ben Allah’ın elçisi olduğum halde hakkımda ne yapılacağını bilmiyorum.” Kadın da ekledi: “Vallahi ben de bundan sonra hiçbir kimseyi (‘Onun günahı yoktur, makamı cennettir’ diyerek) tezkiye etmem” (Buhârî, “Cenâiz”, 3).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 29-30
 
Ahkâf Suresi - 10-12 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ كَانَ مِنْ عِنْدِ اللّٰهِ وَكَفَرْتُمْ بِهٖ وَشَهِدَ شَاهِدٌ مِنْ بَنٖٓي اِسْرَٓائٖلَ عَلٰى مِثْلِهٖ فَاٰمَنَ وَاسْتَكْـبَرْتُمْؕ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمٖينَࣖ
    ﴿١٠﴾
  • وَقَالَ الَّذٖينَ كَفَرُوا لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا لَوْ كَانَ خَيْراً مَا سَبَقُونَٓا اِلَيْهِؕ وَاِذْ لَمْ يَهْتَدُوا بِهٖ فَسَيَقُولُونَ هٰذَٓا اِفْكٌ قَدٖيمٌ
    ﴿١١﴾
  • وَمِنْ قَبْلِهٖ كِتَابُ مُوسٰٓى اِمَاماً وَرَحْمَةًؕ وَهٰذَا كِتَابٌ مُصَدِّقٌ لِسَاناً عَرَبِياًّ لِيُنْذِرَ الَّذٖينَ ظَلَمُواࣗ وَبُشْرٰى لِلْمُحْسِنٖينَ
    ﴿١٢﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾10﴿
Ve de ki: “Ne dersiniz, ya o Allah’tan inmiş de siz onu inkâr etmişseniz! Üstelik İsrâiloğullarından bir tanık onun bir benzerine şahit olup iman ettiği halde siz büyüklük tasladınız. Şu kesindir ki Allah hak tanımayan topluluğu doğru yola iletmez.”

﴾11﴿
İnkâr edenler inananlara şöyle dediler: “Eğer bu iyi bir şey olsaydı bizi bırakıp da onlara gelmezdi!” Onunla doğru yolu bulamadıkları için, “Bu eski bir yalandır” demeye devam edeceklerdir.

﴾12﴿
Oysa bundan önce de bir rehber ve rahmet olarak Mûsâ’nın kitabı gelmişti. Bu ise önceki kitapları onaylayan, haksızları uyarmak için ve iyi yolda olanlara müjde olarak Arap diliyle gelmiş bir kitaptır.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Sûrenin ana konusu Kur’an’ın Allah kelâmı, Muhammed aleyhisselâmın da gerçek peygamber olduğunu ispat etmektir. Bu maksatla sıralanan deliller ve ikna edici tartışma çerçevesinde bu âyetlerde şunlara yer verilmiş olmaktadır:
a) Kur’an’a ve peygambere iman edenler bulunduğuna göre inkârcıların bunda ısrar etmek yerine bir de “Ya gerçek ise, Allah’tan gelmiş ise biz ona inanmamakla neleri kaybetmiş olacağız” diye düşünmelerinin makul olacağı.
b) Kur’an’ın Allah’tan geldiği ve peygamberin doğru söylediği konusunda tanıklık eden, bununla da kalmayıp ona inanan bazı yahudilerin tanıklıklarının dikkate alınması gerektiği. Bu şahidin kim olduğu konusunda çeşitli yorumlar yapılmış, rivayetlere yer verilmiştir. Bu cümleden olarak “Şahit Hz. Mûsâ’dır, Tevrat’da Hz. Peygamber’in geleceğini bildirmiştir”; “Yahudi iken müslüman olan Abdullah b. Selâm’dır”; “Mekke müşriklerinin ticaret için gittikleri Medine’de ve başka yerlerde karşılaştıkları bazı yahudilerdir” diyenler olmuştur. Birinci ihtimal oldukça zayıftır; çünkü bu şahitlik Mekkeliler için ikna edici olmaz. İkinci ihtimal bazı sağlam rivayetlere dayanmakla beraber sûrenin Mekke’de inmiş olması bu yorumu zayıflatmaktadır. Bunu savunanlara göre sûrenin bütünü Mekke’de inmiş olmakla beraber bu âyet daha sonra Medine’de gelmiş ve sûredeki yerine konmuştur (Râzî, XXVIII, 7; Kurtubî, XVI,181; Şevkânî, V, 23). Bize göre ikinci ve üçüncü ihtimaller birbiri ile çelişmediği için kabul edilebilir niteliktedir.
c) İnkârda ısrar eden Arap müşriklerinin, servet ve saltanatlarına güvenerek Allah’tan gelecek her iyi ve güzel şeyin öncelikle kendilerine gelmesi gerektiği konusundaki değerlendirmelerinin yanlış olduğu; insanların Allah katındaki değerlerinin servet ve saltanata değil, imana, ahlâka ve iyiliklere bağlı olduğu.
d) Araplar’ın yakınlarında olan ve temas halinde bulundukları yahudilerin ellerinde bulunan Tevrat’ı ölçü olarak almalarının uygun olacağı. Hz. Mûsâ ve Tevrat ile Hz. Muhammed ve Kur’an arasında önemli benzerlikler vardır, fark dilde ve şekildedir; içerik ve amaç benzerliği, kaynak birliğinin ve gerçekliğin önemli bir delilidir.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 30-31
 
Ahkâf Suresi - 13-14 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • اِنَّ الَّذٖينَ قَالُوا رَبُّنَا اللّٰهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا فَلَا خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلَا هُمْ يَحْزَنُونَۚ
    ﴿١٣﴾
  • اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ الْجَنَّةِ خَالِدٖينَ فٖيهَاۚ جَزَٓاءً بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
    ﴿١٤﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾13﴿
“Rabbimiz Allah’tır” diyen sonra da devamlı bu söze uygun yaşayanlara ne bir korku vardır ne de onlar üzüntü çekeceklerdir.

﴾14﴿
İşte bunlar, yaptıklarının karşılığı olarak içinde devamlı kalmak üzere cennetliklerdir.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


İman ve amel dinin iki direğidir, bunlara sahip olanların ebedî kalmak üzere cennete girecekleri çeşitli vesilelerle ifade buyurulmuştur. Burada ameli temsil eden istikamet kelimesi, Allah rızasını kazandıran davranışlar mânasındaki amel-i sâlihin itidal ve devam üzere olması demektir. İşte bu mânada istikamete sahip olanlar, davranışlarıyla imanlarına sadık kaldıklarını da ortaya koymuş olmaktadırlar (İstikamet için bk. Fussılet 41/30).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 32
 
Ahkâf Suresi - 15-16 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَوَصَّيْنَا الْاِنْسَانَ بِوَالِدَيْهِ اِحْسَاناًؕ حَمَلَتْهُ اُمُّهُ كُرْهاً وَوَضَعَتْهُ كُرْهاًؕ وَحَمْلُهُ وَفِصَالُهُ ثَلٰثُونَ شَهْراًؕ حَتّٰٓى اِذَا بَلَغَ اَشُدَّهُ وَبَلَغَ اَرْبَعٖينَ سَنَةًۙ قَالَ رَبِّ اَوْزِعْنٖٓي اَنْ اَشْكُرَ نِعْمَتَكَ الَّتٖٓي اَنْعَمْتَ عَلَيَّ وَعَلٰى وَالِدَيَّ وَاَنْ اَعْمَلَ صَالِحاً تَرْضٰيهُ وَاَصْلِحْ لٖي فٖي ذُرِّيَّتٖيۚ اِنّٖي تُبْتُ اِلَيْكَ وَاِنّٖي مِنَ الْمُسْلِمٖينَ
    ﴿١٥﴾
  • اُو۬لٰٓئِكَ الَّذٖينَ نَتَقَبَّلُ عَنْهُمْ اَحْسَنَ مَا عَمِلُوا وَنَتَجَاوَزُ عَنْ سَيِّـَٔاتِهِمْ فٖٓي اَصْحَابِ الْجَنَّةِؕ وَعْدَ الصِّدْقِ الَّذٖي كَانُوا يُوعَدُونَ
    ﴿١٦﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾15﴿
İnsana, anne ve babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu zahmete katlanarak taşıdı ve zorluk çekerek doğurdu. Karnında taşıması ve sütten kesmesinin süresi otuz aydır. Nihayet çocuk olgunluğuna ulaşıp kırk yaşına girince şöyle yakarır: “Rabbim! Bana ve anne babama lutfettiğin nimete şükretmeye, razı olacağın işleri yapmaya beni muvaffak kıl. Benden gelecek nesli hayırlı eyle. Dönüp kapına başvurdum ve ben şüphesiz sana boyun eğenlerdenim!”

﴾16﴿
İşte cennetlikler arasında olan bu kimselerin yaptıkları güzel işleri kabul ederiz, kötülüklerini de görmezden geliriz. Bu kendilerine yapılagelen gerçek vaaddir.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Peygamberlere inananlar ve onların yolundan gidenler ile inkâr, isyan ve onlara eziyet edenlerin durumu, ana babalar ile çocukları arasındaki ilişkiyi hatırlatıyor. Bu sebeple 15-20. âyetlerde o konuya geçilmiş; ana babaların nice eziyetler çekerek dünyaya getirip büyüttükleri, kendilerine ümit bağladıkları çocuklarının da birbirine benzemediği, kimileri itaat edip iyi davranırken bazılarının da hayırsız çıktığı hatırlatılmış, hem Peygamber efendimiz hem de müminler teselli edilmiştir.
Bakara sûresinin 233. âyetinde, tam emzirme süresinin iki yıl olduğu ifade edilmişti. Burada ise rahimde taşıma müddeti ile emzirme süresi toplamının otuz ay olduğu zikredilmektedir. Otuz aydan iki yıl çıkarılınca geriye altı ay kalır; bundan da asgarî hamilelik süresinin altı ay olacağı sonucuna ulaşılır. Hz. Osman halife iken, evlendikten altı ay sonra çocuk doğuran bir kadına zina cezası istenmiş, halife de bunu uygulamaya meyletmişti. Ancak Hz. Ali yukarıdaki hesap ve yoruma dayanarak, altı ay içinde çocuk doğurmanın mümkün olduğunu, kadına zina isnadının delilinin bulunmadığını savundu ve kadın berat etti (Kurtubî, XVI, 188).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 34
 
Ahkâf Suresi - 17-18 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَالَّذٖي قَالَ لِوَالِدَيْهِ اُفٍّ لَكُمَٓا اَتَعِدَانِنٖٓي اَنْ اُخْرَجَ وَقَدْ خَلَتِ الْقُرُونُ مِنْ قَبْلٖي وَهُمَا يَسْتَغٖيثَانِ اللّٰهَ وَيْلَكَ اٰمِنْࣗ اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّۚ فَيَقُولُ مَا هٰذَٓا اِلَّٓا اَسَاطٖيرُ الْاَوَّلٖينَ
    ﴿١٧﴾
  • اُو۬لٰٓئِكَ الَّذٖينَ حَقَّ عَلَيْهِمُ الْقَوْلُ فٖٓي اُمَمٍ قَدْ خَلَتْ مِنْ قَبْلِهِمْ مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِؕ اِنَّهُمْ كَانُوا خَاسِرٖينَ
    ﴿١٨﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾17﴿
Anne babasına, “Yeter be! Benden önce nice nesiller gelip geçmiş iken beni yeniden dirilip çıkmakla mı tehdit ediyorsunuz?” diyen kimseye anne babası, Allah’tan yardım dileyerek, “Yazıklar olsun sana! İnadı bırak da imana gel. Kuşkusuz Allah’ın vaadi gerçektir” demekteler. O ise, “Bu eskilerin masallarından başka bir şey değil” cevabını vermektedir.

﴾18﴿
İşte kendilerinden önce gelip geçen insan ve cin toplulukları ile birlikte bunlar hakkında Allah’ın azap sözü gerçekleşmiştir. Onlar gerçekten kaybedenlerden olmuşlardır.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Ana babaların çocuk eğitimi, çocuğun kimlik ve kişilik kazanması konusunda önemli rolleri ve etkileri vardır. İstisnaları bulunmakla beraber ebeveynler, çocuklarının da kendileri gibi inanmalarını ister, bunun için çaba gösterirler. 17. âyet bu genel çerçeve içinde inanan ebeveyn ile inkâr eden bir evlât arasındaki tartışmayı tasvir ediyor. Hz. Ebû Bekir’in oğlu Abdurrahman, önce inanmaz iken sonra inanmış ve iyi bir insan olmuştur, Zeccâc gibi bazı tefsirciler âyetin bu olay üzerine geldiğini ileri sürmüşlerse de –burada örnek verilen evlat ve benzerlerinin cehennemlik oldukları âyette ifade edildiği için– bu yorum haklı olarak genellikle kabul görmemiştir. Muâviye’nin Medine valiliğine getirdiği Mervân b. Hakem, onun emri gereğince halkı Yezîd’in veliahtlığı için biat etmeye zorluyordu. Abdurrahman, “Bu Herakliyüs usulüdür, siz bunu mu getiriyorsunuz?” diyerek biata itiraz etti. Mervân, açıklamakta olduğumuz âyeti kastederek, “İşte bu âyet senin için gönderildi” dedi ve Abdurrahman’ın tutuklanmasını emretti. Abdurrahman kardeşi Hz. Âişe’nin evine sığınarak kurtuldu. Hz. Âişe, Mervân’ın hakaret ve iddiasını reddederek, “Bizim hakkımızda gelen âyet bu değil, benim beratımla ilgili olan âyettir” dedi (İbn Kesîr, VII, 266-267; Buhârî, “Tefsîr”, 46/1).
İleride, 29-33. âyetlerde cinlerin de Kur’an’ı dinledikleri, bir kısmının ona inandığı açıklanacaktır. 18. âyette hem bir gerçeği bildirmek hem de cinlerle ilgili bilgi edinmeye teşvik için “inkâr eden insanlarla beraber cinlerin de cezalarını çekecekleri” zikredilmektedir.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 34-35
 
Ahkâf Suresi - 19 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَلِكُلٍّ دَرَجَاتٌ مِمَّا عَمِلُواۚ وَلِيُوَفِّيَهُمْ اَعْمَالَهُمْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
    ﴿١٩﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾19﴿
Her birinin yaptıklarına göre dereceleri vardır. Allah herkesin yaptığının karşılığını haksızlığa uğratılmaksızın tastamam vermek için böyle yapmıştır.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


İyiler de kötüler de tek dereceli değildir; iyiliğin ve kötülüğün hem nicelik hem de niteliğine göre sahipleri derecelendirilmiş, ceza ve ödülleri de bu derecelere göre verilmiştir ve verilecektir. Böylece hiçbir kimsenin zerre kadar hakkı zayi edilmemiş, her şey karşılığını bulmuştur.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 35
 
Ahkâf Suresi - 20 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَيَوْمَ يُعْرَضُ الَّذٖينَ كَفَرُوا عَلَى النَّارِؕ اَذْهَبْتُمْ طَيِّبَاتِكُمْ فٖي حَيَاتِكُمُ الدُّنْيَا وَاسْتَمْتَعْتُمْ بِهَاۚ فَالْيَوْمَ تُجْزَوْنَ عَذَابَ الْهُونِ بِمَا كُنْتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ فِي الْاَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنْتُمْ تَفْسُقُونَࣖ
    ﴿٢٠﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾20﴿
İnkâr edenler ateşin başına getirilince, “Size ait iyi ve güzel şeyleri dünya hayatınızda tükettiniz ve onlardan yararlandınız, şimdi ise yeryüzünde haksız olarak büyüklük taslamanıza ve yoldan çıkmanıza karşılık olarak aşağılayıcı cezayı çekeceksiniz!” denilecektir.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Dünyada kendilerine servet, yetki ve iktidar verilenler bunların hakkını verir, kendilerinin olduğu kadar başkalarının da iyilik ve mutluluğu için gayret gösterirlerse şüphesiz büyük mükâfatlara nâil olacaklardır. Aksini yapar, bu nimetleri, insanların peşinde koştuğu güzellikleri bencilce kullanır, hakka ve hukuka riayet etmez, ebedî hayata da gerekli payı ayırmazlarsa âhirete elleri boş olarak giderler. Bütün güzellikler ve imkânlar dünyada ve dünya için harcanmış, kullanılmış ve tüketilmiştir. Burada dünya yoksulları zengin olurken, onlar yoksul hale gelmişlerdir; dünyada ezilenler, zulme uğrayanlar güçlü hale gelirken, zalimler güçsüz ve zelil bir duruma düşmüşlerdir. Meleklerin onlara ifade ettikleri işte bu gerçektir.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 35-36
 
Ahkâf Suresi - 21-25 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَاذْكُرْ اَخَا عَادٍؕ اِذْ اَنْذَرَ قَوْمَهُ بِالْاَحْقَافِ وَقَدْ خَلَتِ النُّذُرُ مِنْ بَيْنِ يَدَيْهِ وَمِنْ خَلْفِهٖٓ اَلَّا تَعْبُدُٓوا اِلَّا اللّٰهَؕ اِنّٖٓي اَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظٖيمٍ
    ﴿٢١﴾
  • قَالُٓوا اَجِئْتَنَا لِتَأْفِكَنَا عَنْ اٰلِهَتِنَاۚ فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَٓا اِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقٖينَ
    ﴿٢٢﴾
  • قَالَ اِنَّمَا الْعِلْمُ عِنْدَ اللّٰهِؗ وَاُبَلِّغُكُمْ مَٓا اُرْسِلْتُ بِهٖ وَلٰكِنّٖٓي اَرٰيكُمْ قَوْماً تَجْهَلُونَ
    ﴿٢٣﴾
  • فَلَمَّا رَاَوْهُ عَارِضاً مُسْتَقْبِلَ اَوْدِيَتِهِمْۙ قَالُوا هٰذَا عَارِضٌ مُمْطِرُنَاؕ بَلْ هُوَ مَا اسْتَعْجَلْتُمْ بِهٖؕ رٖيحٌ فٖيهَا عَذَابٌ اَلٖيمٌۙ
    ﴿٢٤﴾
  • تُدَمِّرُ كُلَّ شَيْءٍ بِاَمْرِ رَبِّهَا فَاَصْبَحُوا لَا يُرٰٓى اِلَّا مَسَاكِنُهُمْؕ كَذٰلِكَ نَجْزِي الْقَوْمَ الْمُجْرِمٖينَ
    ﴿٢٥﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾21﴿
Âd’in kardeşini (Hûd) hatırlat. Hani o, kum tepelerinin arasında kavmini -kendinden önce ve sonra da bu kabilden uyarılar olmuştur- şöyle uyarmıştı: “Allah’tan başkasına kulluk etmeyin. Ben size gelecek büyük bir günün azabından gerçekten korkuyorum!”

﴾22﴿
“Sen bizi ilâhlarımızdan uzaklaştırmak için mi geldin? Doğru söylüyorsan tehdidini hemen gerçekleştir!” dediler.

﴾23﴿
O da, “Bu bilgi ancak Allah katındadır; size bildirmek üzere gönderildiğim mesajı ulaştırıyorum, ama sizi cehalette direnen bir topluluk olarak görüyorum” cevabını verdi.

﴾24-25﴿
Felâketi vadilerine yönelmiş, ufku kaplayan bir bulut olarak görünce, “İşte bize yağmur getirecek bir bulut” dediler. Hayır, o hemen gelmesini istediğiniz ceza; içinde acılı azap bulunan, rabbinin emri ile her şeyi silip süpüren bir rüzgâr! Sonunda sadece evlerinin kalıntılarının görüldüğü bir hale geldiler. Günaha batıp kalmış bir topluluğu işte böyle cezalandırırız.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


İnancın en önemli üç unsuru tevhid, nübüvvet ve âhirettir. Bütün hak dinlerde bu üç unsur üzerinde önemle durulmuş, insanların bir tek Allah’a iman ve kulluk etmeleri, gönderdiği peygamberin yolundan gitmeleri ve öldükten sonra dirileceklerine, hesap vereceklerine inanarak yaşamaları istenmiştir. Bu sûrenin de temel konuları arasında bunlar vardır. Hz. Peygamber’in muhatabı olan Arap müşrikleri bu üç inanç unsuru karşısında direndikçe hem onları ikna etmek hem de peygamberi ve müminleri rahatlatmak için aynı şekilde davranan geçmiş ümmetlerden örnekler verilmiş, onların peygamberleriyle tartışmaları, ileri sürdükleri deliller, peygamberlerin mukabil davranışları ve ortaya koydukları kanıtlar anlatılmıştır. Burada açık örnek Âd kavmi ile “onların kardeşi” şeklinde ifade edilen Hûd aleyhisselâm, kapalı örnek ise 27. âyette zikredilen, o bölgede yaşamış diğer kavimler, ümmetler ve peygamberlerdir. Hz. Nûh’tan sonra kendilerine peygamber gönderilen ilk Arap topluluğu Âd olduğu için burada açık örnek olarak onlar seçilmiştir.
Âd’ın kardeşi”nden maksat o kavimden gelen, soy olarak o kavme mensup bulunan kimsedir ki, burada Hûd peygamber kastedilmektedir (Hûd ve Âd hakkında bilgi için bk. A‘râf 7/65-72).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 38
 
Ahkâf Suresi - 26 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَلَقَدْ مَكَّنَّاهُمْ فٖيمَٓا اِنْ مَكَّنَّاكُمْ فٖيهِ وَجَعَلْنَا لَهُمْ سَمْعاً وَاَبْصَاراً وَاَفْـِٔدَةًؗ فَمَٓا اَغْنٰى عَنْهُمْ سَمْعُهُمْ وَلَٓا اَبْصَارُهُمْ وَلَٓا اَفْـِٔدَتُهُمْ مِنْ شَيْءٍ اِذْ كَانُوا يَجْحَدُونَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِهٖ يَسْتَهْزِؤُ۫نَࣖ
    ﴿٢٦﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾26﴿
Onlara, size vermediğimiz imkânlar verdik; kendilerini kulak, göz ve kalplerle donattık. Onlara kulakları da gözleri de kalpleri de hiçbir fayda sağlamadı. Çünkü onlar Allah’ın âyetlerini inkâr ediyorlardı. Alaya aldıkları şeyler kendilerini kuşatıverdi!

Tefsir (Kur'an Yolu)​


İnsanlara verilen duyu organları ve akıl yoluyla elde edilen bilgilerin duyu üstü konular bakımından yorumlanması, değerlendirilmesi ve bunlardan sonuçlar çıkarılması hususunda inancın belirleyici bir etkisi vardır. İnanmayanlar, kendilerinde ve çevrelerinde gördükleri iman işaretlerini, insanı Allah’ın varlık ve birliğine götüren bilgileri, inananlara göre farklı yorumladıkları için inkârlarında ısrar etmekte, bu bakımdan onların duyu organları ve âyette “kalpler” (ef’ide) şeklinde ifade edilen aklî ve zihnî melekeleri, ebedî kurtuluşları açısından bir işe yaramamaktadır.


Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 38
 
Ahkâf Suresi - 27 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَلَقَدْ اَهْلَكْنَا مَا حَوْلَكُمْ مِنَ الْقُرٰى وَصَرَّفْنَا الْاٰيَاتِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
    ﴿٢٧﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾27﴿
Çevrenizdeki nice şehirleri helâk ettik, belki dönerler diye uyarıcı işaretler de vermiştik.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Çevrenizdeki nice şehirleri helâk ettik, belki dönerler diye uyarıcı işaretler de vermiştik.
Kaynak :
 
Ahkâf Suresi - 28 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • فَلَوْلَا نَصَرَهُمُ الَّذٖينَ اتَّخَذُوا مِنْ دُونِ اللّٰهِ قُرْبَاناً اٰلِهَةًؕ بَلْ ضَلُّوا عَنْهُمْۚ وَذٰلِكَ اِفْكُهُمْ وَمَا كَانُوا يَفْتَرُونَ
    ﴿٢٨﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾28﴿
Allah’tan başka, O’na yaklaştırsın diye edindikleri tanrılar kendilerine yardım etselerdi ya! Aksine onları bırakıp kayboldular. Bunlar kendi düzmecelerinden ve sürdüregeldikleri asılsız iddialardan ibarettir.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Allah’tan başka, O’na yaklaştırsın diye edindikleri tanrılar kendilerine yardım etselerdi ya! Aksine onları bırakıp kayboldular. Bunlar kendi düzmecelerinden ve sürdüregeldikleri asılsız iddialardan ibarettir.
Kaynak :
 
Ahkâf Suresi - 29-31 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَاِذْ صَرَفْـنَٓا اِلَيْكَ نَفَراً مِنَ الْجِنِّ يَسْتَمِعُونَ الْقُرْاٰنَۚ فَلَمَّا حَضَرُوهُ قَالُٓوا اَنْصِتُواۚ فَلَمَّا قُضِيَ وَلَّوْا اِلٰى قَوْمِهِمْ مُنْذِرٖينَ
    ﴿٢٩﴾
  • قَالُوا يَا قَوْمَنَٓا اِنَّا سَمِعْنَا كِتَاباً اُنْزِلَ مِنْ بَعْدِ مُوسٰى مُصَدِّقاً لِمَا بَيْنَ يَدَيْهِ يَهْدٖٓي اِلَى الْحَقِّ وَاِلٰى طَرٖيقٍ مُسْتَقٖيمٍ
    ﴿٣٠﴾
  • يَا قَوْمَنَٓا اَجٖيبُوا دَاعِيَ اللّٰهِ وَاٰمِنُوا بِهٖ يَغْفِرْ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُجِرْكُمْ مِنْ عَذَابٍ اَلٖيمٍ
    ﴿٣١﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾29﴿
Bir zamanlar cin topluluğundan bir grubu, Kur’an’ı dinlemek üzere sana doğru yönlendirmiştik. Yanına geldiklerinde “Susup dinleyin!” dediler, okuma sona erince de uyarıcılar olarak kendi topluluklarına döndüler.

﴾30﴿
“Ey halkımız! dediler, “Biz Mûsâ’dan sonra indirilmiş, kendinden öncekileri onaylayan, gerçeğe ve doğru yola kılavuzluk eden bir kitap dinledik.

﴾31﴿
Ey halkımız! Allah’ın davetçisine uyun ve ona iman edin ki, Allah günahlarınızı bağışlasın ve sizi acılı azaptan korusun.”

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Cinlerin Hz. Peygamber’i dinlemeleri ve ona iman ederek kendi topluluklarını da uyarmak üzere harekete geçmeleri, inkârda direnen müşriklerin ibret ve örnek almaları amacına yöneliktir (cinlerin mahiyet ve sıfatları konusunda bk. Bakara 2/275; En‘âm 6/100; Cin 72/1-3).
Peygamber efendimizin Kur’an’ı dinlemek üzere cinleri davet edip etmediği, bu sırada cinleri görüp görmediği konusunda farklı rivayetler vardır (Kurtubî, XVI, 204 vd.). İbn Kesîr (VII, 272-275), her iki iddianın da sağlam rivayetleri bulunduğunu göz önüne alarak şöyle bir yorum yapmıştır: Hz. Peygamber ile cinlerin bir araya gelmeleri birden fazla olmuş, birincisinde onlar dinlemiş, o görmemiş, diğerlerinde ise Peygamber efendimiz davet etmiş, onları görmüş ve konuşmuş, en azından bir görüşmede İbn Mes‘ûd da bulunmuş, fakat uzakta durduğu için konuşulanları işitmemiştir (ayrıca bk. Buhârî, “Ezân”, 105, “Menâkıbü’l-ensâr”, 32; Müslim, “Salât”, 149-153). 29. âyet, Allah’ın yönlendirmesi ile dinleme arzusunun cinlerden geldiğini ifade etmektedir. Yine bu âyetler grubu, cinlerin de inançları ve dinleri bulunduğuna, inanç ve amellerine göre karşılık göreceklerine delalet etmektedir.
Tevrat ile Kur’an arasında Zebûr ve İncil de gelmiş olduğu halde cinlerin bunlardan söz etmemeleri, Tevrat’ın iman, ibadet ve muâmelât hükümlerini tam olarak ihtiva etmesi bakımından diğerlerinden farklı ve onların da atıf kaynağı olmasına dayanmaktadır. Bazı tefsirciler cinlerin bu ifadelerinden hareket ederek onların da çeşitli dinlere mensup bulundukları, burada sözü geçen cinlerin yahudi oldukları sonucunu çıkarmışlardır (Kurtubî, 209).

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 39-40
 
Ahkâf Suresi - 32-34 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • وَمَنْ لَا يُجِبْ دَاعِيَ اللّٰهِ فَلَيْسَ بِمُعْجِزٍ فِي الْاَرْضِ وَلَيْسَ لَهُ مِنْ دُونِهٖٓ اَوْلِيَٓاءُؕ اُو۬لٰٓئِكَ فٖي ضَلَالٍ مُبٖينٍ
    ﴿٣٢﴾
  • اَوَلَمْ يَرَوْا اَنَّ اللّٰهَ الَّذٖي خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَلَمْ يَعْيَ بِخَلْقِهِنَّ بِقَادِرٍ عَلٰٓى اَنْ يُحْيِيَ الْمَوْتٰىؕ بَلٰٓى اِنَّهُ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَدٖيرٌ
    ﴿٣٣﴾
  • وَيَوْمَ يُعْرَضُ الَّذٖينَ كَفَرُوا عَلَى النَّارِؕ اَلَيْسَ هٰذَا بِالْحَقِّؕ قَالُوا بَلٰى وَرَبِّنَاؕ قَالَ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ
    ﴿٣٤﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾32﴿
Allah yolunun davetçisine kulak vermeyenler yeryüzünde O’nu âciz bırakamayacak, O’na karşı bir yar ve yardımcı da bulamayacaklardır; bunlar apaçık bir sapkınlık içindedirler.

﴾33﴿
Onlar düşünmüyorlar mı; gökleri ve yeri yaratan, bunları yaratma konusunda acze düşmeyen Allah’ın, ölüleri diriltmeye gücü yetmez mi? Şüphe yok ki O her şeye kādirdir.

﴾34﴿
İnkâr edenler ateşe getirilince, “Bu gerçek değil miymiş?” denilecek, “Rabbimiz hakkı için öyle” diyecekler, Allah da “İnkâr etmiş olmanız sebebiyle azabı çekin!” buyuracaktır.

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Sûre Allah ve âhiret inancına davet, insanları bu inanca götüren delilleri açıklama konularını baştan itibaren işlemişti. Sonunda yine âhirete iman konusuna geçilmekte, kıyas yoluyla bunun mümkün, hatta ilk yaratmadan daha kolay olduğu belirtilmektedir.

Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 41
 
Ahkâf Suresi - 35 . Ayet Tefsiri

Ayet​


  • فَاصْبِرْ كَمَا صَبَرَ اُو۬لُوا الْعَزْمِ مِنَ الرُّسُلِ وَلَا تَسْتَعْجِلْ لَهُمْؕ كَاَنَّهُمْ يَوْمَ يَرَوْنَ مَا يُوعَدُونَۙ لَمْ يَلْبَثُٓوا اِلَّا سَاعَةً مِنْ نَهَارٍؕ بَلَاغٌۚ فَهَلْ يُهْلَكُ اِلَّا الْقَوْمُ الْفَاسِقُونَ
    ﴿٣٥﴾

Meal (Kur'an Yolu)​


﴾35﴿
Azim ve kararlılık sahibi peygamberlerin sabrettikleri gibi sen de sabret. Onlar için de acele etme. Başlarına geleceği vaktiyle söylenen şeyleri gördüklerinde sanki gündüzün kısa bir süresini yaşamış gibi olacaklar. Tebliğ konusu işte budur; hiç günaha sapanlardan başkası helâk edilir mi?

Tefsir (Kur'an Yolu)​


Hz. Peygamber ve ashabının, müşriklerin inkâr ve zulümleri karşısında bunalarak bir an önce iman etmelerini, inanmayanların da cezalarını çekmelerini istedikleri olmuştur; Allah Teâlâ zamanın izâfîliğini veciz bir şekilde ifade buyurarak müminleri teselli etmekte, bir ömür boyu gecikiyor zannedilen mükâfat ve cezanın, –ezel-ebed çizgisinde bu ömür bir güne bile denk düşmediği için– hiç de gecikmediğini açıklamaktadır.
Azim ve kararlılık sahibi (ülü’l-azm) peygamberler” kaydı, bazı tefsirciler tarafından, “Peygamberler azim sahibi olanlar ve olmayanlar diye ikiye ayrılır” şeklinde bir anlayışa dayanak kılınmıştır. Bu tefsirciler, peygamberlerin hayat hikâyelerine, mücadelelerine ve Kur’an’da zikredilme yer ve şekillerine bakarak ülü’l-azm peygamberlere ait “Nûh, İbrâhim, Mûsâ, Îsâ, Muhammed” gibi listeler de vermişlerdir. Yorumlarına bizim de katıldığımız diğer tefsirciler ise buradaki ifadeden böyle bir anlam çıkarmamış, “Bütün peygamberler azim ve kararlılık sahibidir, Hz. Muhammed de onlar gibi azimli ve sabırlı olmaya çağırılmış, bir mânada Allah tarafından ona da bu nitelikler bahşedilmiştir” demişlerdir (Kurtubî, XVI, 212-213; Râzî, XXVIII, 35).
Kaynak : Kur'an Yolu Tefsiri Cilt: 5 Sayfa: 42
 
Geri
Üst